Türkiye’de olan bitenlerin, özellikle de kaçak saraylının ipe sapa artık gelmez hezeyanlarının nereye varacağını bilemeyenler, iç aktörlerin manevra alanlarıyla sınırlı analizlerde donuyor, kısırlaşıyorlar. Unutulan, dış dinamikler… Özellikle Türkiye gibi ülkelerde tarihi sadece iç aktörler yapmaz, dış güçler hiçbir zaman devre dışı kalmaz ve çoğunlukla da düğüm çözen, yol belirleyen olurlar. Bunun o kadar çok örneğine sahibiz ki… Sözü dış güç olarak ABD’ye ve müttefiklerine getirmek istiyorum.

ABD ve RTE…

Sıkça soruluyor; ABD, RTE konusunda ne düşünüyor? Tutturduğu başkanlık sıtmasına nasıl bakıyor? Kestirmeden yanıtlayalım; ABD, özellikle 2011 seçimi sonrasının AKP rejiminden ve RTE’sinden hiç hazzetmiyor. 2002 seçimlerinde sandıktan çıkışlarına hayırhah davranan, sonrasında , delikten süpürmeyin, kullanın, sözlerine kulak veren ABD, Irak’ı işgali sırasında AKP’ye bir şans tanıdı ama gördü ki, esas sorun, TSK’ye yön verenler… Onlar politik İslam için de çıban başıydı. El ele verip Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile bu vesayeti sonlandırdılar. “Ilımlı islam” modelini RTE uygulatabilir ve tüm Ortadoğu bu modelle yönetilebilirdi.

Ama zamanla anlaşıldı ki, öyle olmuyor. RTE palazlandıkça, “bölgesel güç” olma ihtirasına kapıldı. Petrolü için gidip Erbil ile Bağdat’ın arasını açmaya, Irak’ın toprak bütünlüğüne kastetmeye vardırdı işi. “One minute” çekip Ortadoğu’nun yeni Osmanlısı hayalleri kurmaya başladı. ABD’nin onay vereceği şeyler değildi bunlar. Mısır, bardağı taşıran son damla oldu. RTE AKP’si dizginlenmeliydi. Ama bunu demek yetmiyordu. Sonuçta AKP rejiminin arkasındaki oy yüzde 45-50’ye çıkmıştı. Çirkin Amerikalılılk yapmanın zamanı değildi. Beklendi. Ama kucak açılmadı. Soğuk duruldu.

2013 Haziran Gezi, 17-25 Aralık yolsuzluk depremlerinde AKP’nin hep kulağı çekildi. Ama daha fazla-en azından açıktan- üstüne gidilmedi. 2015 yazının iran yakınlaşması, ABD için Türkiye’ye ilişkin manevra alanına yeni imkânlar getirdi. Öteden beri IŞİD’e alttan destek veren Türkiye’ye açıktan “tarafını seç” çağrısı yapıldı, incirlik kozu ele geçirildi. IŞİD’e karşı kara gücü desteği saydığı PYD’ye ise dokunulmaması istendi. İran kırılmasının ardından Yeni Osmanlıcılık hayali tuz buz olan AK faşizm, ABD ile uzlaşır göründü ama kendi iç gündeminin gereklerinden geri durmadı. 7 Haziran sonuçlarına katlanamayıp yeniden seçim mızıkçılığında tutturmanın gereği, Kürt hareketine, PKK’ye savaş açtı. ABD, “Yapma!” uyarısında bulunduğu halde bunu yaptı ve yapıyor. ABD bu durumda uyarıcı mahiyette, Almanya ile birlikte Patriot füzelerini kaldırdı…

Patriot….

Neydi Patriot meselesi, hatırlatalım; Esad rejimi Türkiye ile dalaşırken, Ankara NATO’ya başvurmuş ve bir füze saldırısına karşı “Patriot” savunma sisteminin kurulmasını istemişti. NATO bu çağrıyı kabul etmiş, ABD, Almanya ve Hollanda bu görevi üstlenmişti. “Patriot’ların caydırıcılığı Türkiye’ye ve tabii NATO’ya rahat bir nefes aldırdı. Suriye’nin geleceğinin ne olacağı belli değilken, iki müttefik bu önemli NATO misyonuna son verdi. Ne denirse denilsin, gerekçe “siyasi”.

ABD, özellikle de Almanya, Ak faşizmin savaş konseptinden, ondan umduğu RTE projelerinden rahatsız. Saray da Almanlardan…

Almanya’ya veryansın…

Son günlerde Saray medyası manşetten Almanya’ya veryansın ediyor. Önceki gün Akşam, birinci sayfasından şöyle diyordu; ” DAEŞ ile savaşta İrak’taki peşmerge birliklerini MILAN anti tank füzeleri ve tahrip gücü yüksek ‘DM51 Al’ model el bombalanyla donatan Almanya’nın bu silahlan PKK’nın eline geçmiş olabilir.”

Bu salvonun arkasında Patriot yanığı olduğu gizlenmiyor, savcılar Zekeriya Öz ile Celal Kara’nın Almanya’da bulunmaları bardağı taşıran son damla olarak niteleniyordu. Star şöyle yazıyordu, “Paralelin darbeci savcısını bağrına basan, DHKP-C’ye kol kanat geren Almanya, Patriotları PKK için çektiğini itiraf etti. Merkel’in ortağı SDP, “Karar, operasyonlar nedeniyle alındı” elerken, PKK’nın hamisi ana muhalefet ise teröre destek hamlesini memnuniyetle karşıladı.”…

Dahası vardı, Saray medyası anlatıyordu, “Öz’ün devletin gizli belge ve bilgilerini de yanında götürdüğü öğrenildi. Öz’ün özellikle hükümete karşı kullanılabilecek belgeleri Türkiye’ye iade edilmemesi karşılığında Alman istihbarat birimleriyle paylaşacağı değerlendiriliyor.”

Koroya Akit de şöyle katıldı Salı günü, “Gezi Parkı eylemlerinde medya desteği ve birçok ajanıyla olayları körükleyen Almanya’nın, kaçak paralel savcılar üzerinden yeni bir kirli plan peşinde olduğu belirtiliyor. Akit’e konuşan araştırmacı-yazar Talip Doğan Karlıbel, Almanya’nın FETÖ’nün kaçak savcılarını Türkiye’ye karşı kullanacağını söyledi. Karlıbel, “Almanya, Erdoğan’ı Lahey’de yargılatmak istiyor” dedi.

ABD-PKK

IŞİD ile savaşında PKK-PYD güçleri ile ittifak kuran ABD’nin Kaçak Saray’ı sıkıştırması önümüzdeki günlerde hızlanabilir. Batı medyasında ABD-PKK görüşmelerinin yoğunlaştığı haberi yer aldı. Daily Telegraph’a konuşan Cemil Bayık, “Mesajlar gidip geliyor. Toplantılar yapılıyor. Mektuplaşmalar var ve bu ilişkinin gelişmesi de olası” dedi. Ayrıca yayımlanan haberde Bayık’ın “Eğer ABD Türkiye’nin politikalarını desteklemeye devam ederse Kürtleri kaybetmesi olası. Eğer ABD Kürtleri kaybederse, IŞİD’İ yenilgiye uğratması da zorlaşır” sözlerine yer verildi.

Ak faşizm , ABD, Almanya gibi güçlerin kafalarındaki Türkiye formatına uymuyor. Hukuksuzluk, kutuplaştırıcılık, tek tipçilik ve oradan ortaya çıkan kaos, iç savaş riski, nüfusu 80 milyonu, milli geliri 800 milyar doları bulmuş bir “yükselen kapitalizm”in yeniden üretimini zorlaştırıyor. Öysa, küresel kapitalizmin bu eklentiye ihtiyacı var ve seyirci kalamazlar. Onlar da kafalarındakini fiiliyata geçirmek üzere oyunlarını oynamaya devam ediyorlar ve edecekler…

Written by Mustafa Sönmez