Politik Kriz, Ekonomik Kriz; Gidiş Nereye ?
Türkiye’de bugün yaşananların bir benzeri, acaba başka bir ülkede, başka bir tarihte yaşandı mı? Yaşandıysa…
Türkiye, Kürt sorunu, açlık grevleri, Cumhuriyet kutlamalarının gerilimi ile farklı bir gündemi yaşarken Avrupa’da ekonomi, gündemdeki birinci sırasını kolay kolay başka bir şeye kaptırmıyor. Türkiye’nin bayram tatillerine denk gelen günlerde Avrupa’nın, özellikle güneyinde protesto gösterileri, direnişler, grevler vardı. İtalya’nın kuzeyinde hükümetin kemer sıkma politikalarını protesto eden göstericiler Başbakan Mario Monti’nin fuarda konuşma yapacağı Riva del Garda kasabasını altüst etti. Öfkeli protestocular, polise şemsiye ve pankartlarla karşı koydu. Polis kalabalığı dağıtmak için cop, kalkan ve göz yaşartıcı gaz kullandı.
İspanya’da , Barselona’da ise polise karşı koyanlar bu kez yaşlılardı. Hükümeti kamu alanında yaptığı kesintilerle torunlarının geleceğinin karartmakla suçlayan göstericilerle polis arasında zaman zaman arbede yaşandı.
Fransa’da da benzer bir eylem vardı. Roissy-Charles de Gaulle Havaalanı’nda Air France çalışanları, yüzde 10 oranında küçülmeyi planlayan şirketi protesto etti. Bazı göstericiler gözaltına alındı. Yunanistan’da ise protestolar hiç eksik olmazken bu kez İsviçre Bankalarında hesabı olan 2 binden fazla kişinin isminin olduğu listeyi, sahibi olduğu dergide yayımlayan gazeteci Kostas Vaksevanis gündemde.
***
Küresel kriz nedeniyle alınan önlemler ve bankalara sağlanan desteklerin yol açtığı sorunlar, AB üyesi birçok ülkede borçların çevrilebilirliğine yönelik kaygıları bir türlü azaltmadı. Bu ülkelerde artan risk sonucu kredi notlarının düşürülmesi ise borçlanma maliyetlerini yükseltti. Artan faizler bankaların bilançolarında bulunan devlet tahvillerinin değerinin düşmesine, banka bilançolarının kötüleşmesine ve bankacılık riskinin artmasına yol açtı.
AB çevre ülkelerinde bozulan mali yapı nedeniyle alınan mali önlemlerin etkisiyle, kamu borçlarının milli gelire oranı, yüzde 60’ı geçmemesi gerekirken, ortalama olarak yüzde 90’ı bulmuş, bazı ülkelerde yüzde 120’leri aşmış durumda. Avro Bölgesinde 2010’da yüzde 85,4 olan genel devlet brüt borç stokunun GSYH’ya oranı 2012 yılı ortasında yüzde 90’a yükseldi ve 2013 için beklenti ise yüzde 95…
Avro bölgesinde gözler hep zayıf halkalar, güney ülkelerinde. Tasarruf önlemleri İtalyanların tepkisini çekerken, Monti hükümetine eski başbakan Silvio Berlusconi’den de baskı var. İtalyan başbakan tüm bu baskılara rağmen önümüzdeki bahara kadar görevde kalacaklarını belirtiyor.
Fransa Cumhurbaşkanı François Holland ise OECD’nin Paris’teki binasında uluslararası ekonomi kuruluşlarının yöneticileriyle bir araya gelerek krizi geçiştirmeye dönük görüşmeler yaparken “Merkel’den rol çalıyor” yorumuna yol açtı.
***
Bugüne kadar liderler, krizle mücadele etmek için kurumsal yapının güçlendirilmesi, bankacılık birliği yol haritasının oluşturulması, ortak denetim mekanizmasının kurulması, kurtarma fonlarına esneklik kazandırılması, Avrupa İstikrar Mekanizmasına bankaları doğrudan sermayelendirme yetkisinin verilmesi konularında birçok karar aldılar . Ancak, bu kararların ayrıntıları ve nasıl uygulanacağına yönelik belirsizlikler devam ediyor. Avro Bölgesinde borç krizinin kontrol altına alınamaması, alınan kararların uygulanmaması ve finansal stresin daha da artması, ABD’de mali uçurum ve borç tavanı riskinin ortadan kaldırılamaması ve petrol fiyatlarının daha da yükselmesi, 2012 yılında yüzde 3,3 olarak öngörülen dünya ekonomisi büyüme tahmininin daha da düşük gerçekleşeceğini gösteriyor.
AB’deki sıkışmışlık, Türkiye’ye, daralan ihracat ve onun sanayiyi daraltması şeklinde yansıyor. Bu da büyümenin ve istihdamın düşmesi demek. Türkiye, 2013’de, muhtemelen izleyen yıllarda da bu stresi daha fazla hissedecek.