CHP içinde Kemal Derviş müritleri olduğunu biliyoruz. 2007’ye kadar olan AKP icraatını, tıpkı Derviş gibi onaylayan, hatta öven, ama 2007 sonrasında “yeni bir hikaye” yazamamakla eleştiren bir grup…Kemal Derviş ise CHP’li olduğunu söylemekle birlikte, parti çalışmasını sevmeyen, dışarıdan “takılan” ama, iktidar ya da iktidar ortağı olursanız beni de takıma yazın, diyen bir mühim şahsiyet olarak ortalıkta boy gösteriyor.
CHP yönetimi, Derviş’i kadrosunda göstermeyi hemen benimsedi. Bunun, partinin popülaritesini yükselttiği inancındalar.
CHP’nin kendi tasarrufu, bizi ilgilendirmez. Ama doğrusu partinin çilesini yaşamadan, seçim zahmeti çekmeden, Türkiye gerçeğinde yer yer biber gazı yutmadan tepeden bir bakanlığa beni alın demek, çok saygın bir davranış gibi görünmüyor. Bunu Derviş nasıl ister, hadi ister de CHP üst yönetimi niye kabul eder? Koskoca CHP, kendi içinden ekonomi kurmayı yaratamamışsa, vah ki vah…Belki de daha yukarılardan bir misyonla görevli Derviş, kim bilir!.. Oraya geleceğiz…
Derviş’in kerameti ve 2002…
Derviş, yapıp yapacağını , 2001 krizinde yaptı zaten. IMF’nin acı reçetesini iyice anlamış dinlemiş biri olarak , Ecevit koalisyonu ile IMF arasında “emin kişi” olarak politikaları hükümete uygulattı.Hem de en ufak bir sosyal tedbir getirmeden!…
Bankacılık ve kamu maliyesi en çok “reform”a ihtiyaç duyulan alanlardı. Bütün acı operasyonları IMF, Derviş eliyle yaptırdı.
Buna “Derviş’in başarısı” denildi ama programın sosyal ayaksız olması sonucu Ecevit koalisyonundaki partiler 2002 seçimlerinden hezimetle çıktılar. Hatırlayacaksınız, Ecevit, “En büyük hatam Derviş’ti” türü bir pişmanlık da göstermişti.
Derviş icraatları seçmenin canını yakmıştı ve hesap sormak için sandık bekleniyordu. Derviş, önce İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan ile bir parti kurmak yoluna gitti, arkasındaki TÜSİAD’ın ve ana akım medyanın aklına uyarak ama işe yaramayacağını anlayınca, ortaklarını satıp kapağı Baykal’ın CHP’sine attı. Oysa o CHP, Derviş politikalarını hep yerden yere vuruyordu. Bu tuhaflık da işe yaramadı.CHP ana muhalefet oldu ama Derviş kalmadı, “iktidar” adamıydı, muhalefeti başkası yapsındı, çekti gitti…

CHP’nin seçimi
CHP, bugün tek başına iktidar olacak durumda değil, en fazla bir koalisyon ortağı olur. O da muhtemelen AKP ile olur. Doğrusu, büyük sermayenin gönlünden geçen de budur; Kaçak Saray’dakini oraya bloke edip etkisizleştirmek, öteki AKP’lilerle CHP’lileri kaynaştırıp, yaklaşan ekonomik kasırgaya karşı güçlü bir iktidar kurup, incelen, yer yer kopan filmi onarıp tekrar vizyona koymak…Böyle bir koalisyonda da Derviş, tek kurucu ve oyuncu rolünde. Peki ne var ekonomide Derviş’in yapacağı? TÜSİAD’ın eksiktir diye gördüğü “mikro reformları” gerçekleştirmek…Nedir onlar? En başında kıdem tazminatının budanmasını, çalışma yaşamının esnekleştirilmesini gerektiren emek karşıtı tasarımlar. Tam “piyasaperest” Derviş’e göre işler.
Koalisyon mimarlığı
Ama bugünün daha acil meselesi , dış yatırımcının çıkışını yavaşlatmak, yeniden girmesini sağlamak. Burada Derviş’in yapacağı ne var? Yabancılar, Türkiye’nin politik riskini yüksek görüyorlar. Anlaşılıyor ki, Derviş, bir AKP-CHP koalisyonunun örtülü mimarlığına soyunuyor ve bunun risk algısını düşereceğine inanıyor. Nitekim, dünkü Cumhuriyet’te, Can Dündar’ın takdimde pek de öne çıkarmadığı şu önemli açıklamayı yapıyordu, “ Almanya’ya bakın Hristiyan demokratlarla sosyal demokratlar anlaşma imzaladılar. Birbirlerine girmeden idare ediyorlar. Örnek almamız lazım. Uzlaşma, koalisyonla çok daha rahat olur.”
Ya ekonomideki riskler? Düşük büyüme, iki haneli enflasyon, işsizlik. Düşük büyümeye rağmen küçülmeyen cari açık, Hesapsız dış borç stoku ve birikmiş kur zararları ? Denebilir ki, yabancılar döner gelir, Fed’in faiz artırımı ve ardından sermayenin ABD’ye çekileceği gerçeği unutulmasın.
Kısacası, bugünün Türkiye’sinde Derviş’in yabancı yatırımcıya vitrin düzmek dışında yapacağı bir şey yok. CHP bir sosyal demokrat parti iddiasındaysa, AKP eliyle sürdürülen birikim retoriğinden kopmak zorunda. Kendisini, aynı arabanın dingin atı olarak kullandırırsa, bir daha iflah olmaz şekilde gider, akibeti, Ecevit’in DSP’sinden beter olur.
Farklı bir paradigma
CHP, seçim bildirgesine yansıdığı gibi, bölüşüm ve sosyal adalet eksenli bir ekonomi politikası inşa etmeli. Ağzından dünyada bile artık anılmaya cesaret edilemeyen “piyasa” lafını eksik etmeyen Derviş ismi, böyle bir mimariyle pek uyuşmuyor. Önce büyüme, sonra, kalırsa bölüşüm diyor zaten. CHP’nin seçim bildirgesiyle ilgili konuşurken bunu açıkça ifade etti.
CHP, sosyal politika ve bölüşümü, istihdamı, adil gelir ve servet bölüşümü hedeflerini önüne koyan bir paradigmayı inşa edecek kadrolara yüzünü dönerse hayrına olur. Bunun için etkili bir vergi reformunu hedeflemeli, iç tasarrufları artırıcı, gerektiğinde KİT’leri bir aktör olarak yeniden devreye alacak bir paradigmayla , AKP’den ayrışmalıdır. AKP ile, yolsuzlukların, Anayasa ihlallerinin hesaplaşması yapılmadan bir koalisyona gidilmesi, CHP’nin zaten intiharı olur.

Önce hukuk devleti, laik devlet, bağımsız, tarafsız yargı şiarı, bütün bunları ihlal etmiş AKP’lilerin yargı önüne çıkarılması ve ona paralel sosyal adalet, adil bölüşüm, kamu-dostu eksenli farklı bir ekonomi politikası…Bunlar için, bu öncelikleri olan kadrolarla ilerlemeli CHP. Derviş’in parti politikalarında vesayeti, ihtiyaç duyulan mimarinin gelişimine de ambargo koyar. Hiç gerek yok.
CHP’nin içinde elini taşın altına koymuş, kafa yormuş emek-dostu kadroların olduğunu ben biliyorum, bir de bilemediklerim var tabii…Bunlara, yokmuş gibi davranılmamalı…

Written by Mustafa Sönmez