Türkiye ekonomisinde sert sonbahar (Al-Monitor 18 Kasım 2016)
Özet Öncü göstergeler, Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrekte küçüldüğüne ilişkin güçlü belirtiler veriyor. Bu, 2009 krizinden…
AKP ekonomi yönetimi, 2013 için dolar kurunu ortalama 1.83 TL olarak öngörmüştü. Nerede? Orta Vadeli Program’da. Bu açıkça yazmıyordu ama milli gelir (GSYH) cari fiyatlarla TL olarak verildiği gibi dolar olarak da ifade ediliyordu. Birinciyi ikinciye bölünce yıl için öngörülen ortama kurun şifresi de çözülmüş oluyordu: 1.83 TL. Güya dalgalı kur rejimi vardı ama, hikaye… Merkez Bankası ve öteki yetkililer, örtülü bir hedef kur ve onun üstünden diğer hedefleri belirliyorlardı. Büyüme yüzde 4 olacak, dolar kuru da 1.83 TL diye 2013’ü planlamışlardı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Mayıs başına kadar ortalama 1.80 TL dolayında seyreden dolar kuru Mayıs sonundan itibaren yükselişe geçti. ABD’deki gelişmeler ana etkendi. Tüm benzeri ülkelerde yerel paralar dolar karşısında hızla değer kaybetti. TL de önce 1.90 basamağına yerleşti, uzunca bir süre 1.90 ile 1.95 TL arasında didişti. Merkez Bankası hem faizleri yükselterek hem de rezervden döviz satarak çıkışı önlemeye çalıştı ama tutmadı, sonunda TL, psikolojik sınır olan 1 dolar=2 TL sınırını aştı geçti. Ağustos’un ortalaması 1.96 TL olarak gerçekleşmişti. Yıl nasıl bitecekti?
Kaynak:TCMB veritabanı
Doların TL karşılığı psikolojik sınır sayılan 2 TL’yi aşıp geçince 27 Ağustos’ta Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, AA’ya yaptığı açıklama ile kariyerinin en dramatik çıkışını yaptı ve doların belini kıracaklarını, 1.92 TL’de tutacaklarını açıkladı. Radikal’de 28 Mayıs’taki yazısında Seyfettin Gürsel, bu çıkışı şöyle değerlendiriyordu; “…döviz kuru ve faizler hakkında öyle kesin konuştu ki açıkladığı öngörüler gerçekleşmezse Sayın Başçı’nın kariyeri talihsiz bir şekilde sonlanabilir. Bu durumda TCMB’nin inandırıcılığının alacağı yara da sonra zor tedavi edilir.” Peki inanıyor muydu bu iddianın gerçekleşebileceğine Gürsel? Yazdıklarından inanmak istediği anlaşılıyordu. Merkez, politika faizini değiştirmeyecekti. Peki nasıl kıracaktı belini dövizin? Rezervden satarak. Yerine ne koyacaktı? Zorunlu karşılıklardan gelen dövizi…Eminim kendisi de inanmıyordur buna. Gerçek olan, dolar kurunun 2 TL ve üstünde seyredip etkisinin de büyümeyi aşağı çekmeye vardıracağıydı. Yüzde 3’ün bile altına düşebilirdi büyüme 2013 sonunda.
VARLIK BARIŞI
Rezervden döviz basarak dolar yangınını söndürme, bankaların zorunlu karşılıklarından su takviyesi ile olamayacağına göre, geriye umulmadık döviz girişleri kalıyordu. Burada da Con Ahmet’in devridaim makinası işletilmeye başlanıyordu. Con Ahmet, Maliye Bakanı Mehmet(Şimşek)’ti. Varlık barışı da devridaim makinası. Basılan psikolojik havaya göre, 29 Mayıs’ta çıkarılan ve beyan için 3 aylık süre tanınan varlık barışı, Ekim’e kadar ikinci bir kez uzatılıyordu. Dışarıda dövizi,altını,menkul değeri olanlar bunları yurda getirirlerse, paraları aklanacaktı, karşılığında sadece yüzde 2 vergi ödeyeceklerdi. Hürriyet’ten Şükrü Kızılot, bu formülü hararetle savunuyor ve gelmesi muhtemel dövizi de 25-30 milyar dolar olarak açıklayarak dövizin nasıl 1,92 TL’ye çekileceğinin şifresinin bu olduğunu yazıyordu 1 Eylül tarihli köşesinde.
Dört yıl önce uygulanan varlık barışı yurt içi ve yurt dışını kapsarken bu defaki sadece yurt dışından getirileceklerle sınırlandırılmıştı. Ama, önceki, bilgi değişimi olmayan İsviçre bankalarından gelişlere imkan vermezken bu defaki İsviçre ve diğer vergi (kara para) cenneti ülkelerinden girişlere yeşil ışık yakmıştı. Formül, getir kara dövizi(parayı), silelim vergi cezanı biçimindeydi. Döviz getiren firmanın, getirdiğinin TL karşılığı kadar matrah farkları,yani kaçak gelirleri, cezalandırmadan muaf kılınacaktı. Döviz girsin diye, devlet, alacağı vergiyi ve cezasını getirene bağışlıyordu. Uyuşturucu parası da olabilirdi bu, dışarıdan, içeriden alınan rüşvet de. Hiç önemli değildi, yeter ki getirilsin. Getiren firmaya bir de vergiden af bonusu veriliyordu.
İTALYA’DAN SEVGİLERLE
Dövizle psikolojik savaş için asparagas yarışında zekânın kırıntısı bile yok. AKP’nin borazanlarından Ciner grubunun Habertürk gazetesinde Rahim Ak imzasıyla 30 Ağustos’ta yayımlanan şu absürdlüğe bakın; “Bir İtalyan şirketi, 30 milyar Euro’sunu Türkiye’ye getirmek için kapı kapı geziyor.Maliye Bakanlığı yetkililerinden aldığımız bilgiye göre 31 Temmuz’da sona eren ilk döneminde 50 milyar liralık varlık beyan edilen Varlık Barışı’ndan yararlanmak için şirketin yetkilisi olduğunu belirten 6 İtalyan ile 2 Bulgar üç haftadır Ankara’da kamp kurmuş durumda. Bu kişilerin şirketin 30 milyar Euro’luk parasını Türkiye’de ikamet eden bir İtalyan vatandaşın üstüne Varlık Barışı kapsamında getirmek için Maliye bürokratları ile görüşmeler yürüttükleri belirtiliyor. Şirketin ortaklarının çoğunun İtalyan, birinin ise Bulgar olduğu dile getiriliyor. Bulgar ortağın karate eğitmeni olduğu biliniyor.”
Ne demeli; ‘gri’zekalılık, her yerde…