Çakma İhracatın Naylon Kahramanları
İhracat üstüne bir yalan zinciri var ki, her gelen bir halka ekliyor. Başbakan Yardımcısı Ali…
Kürt siyaseti, kimlik, anadil, yerinden yönetim taleplerini hep önde tutarken özellikle en yüksek oyları aldıkları Güneydoğu illerinin iş-aş sorunlarıyla pek ilgili değil. En somut örnek, GAP. Ne oldu GAP yatırımları? AKP rejimi, “GAP Eylem Planı 2008-2012” adıyla bir şov yapmıştı. Geldik 2012’nin sonuna . Ne oldu bu sürede? Öngörülen yatırımlar yapıldı mı? Bölge insanın sulu tarım yapmasına imkan sağlayacak kanal yatırımları tamamlandı mı? Barajlar bitti mi? Eğitim, sağlık yatırımları ne oldu? BDP, bu konuları takip ediyor mu?
***
GAP, güya bir “bölgesel kalkınma” projesiydi, ama iktidarlar “nalıncı keseri” gibi kendilerine yonttular. Bölgeye ilk elde doğrudan katkısı olmayan baraj yapımlarına, sudan üretilecek elektriğe öncelik verdiler. GAP barajlarından üretilen enerji Türkiye elektrik üretiminin yüzde 7’sine denk, ama sulama projeleri kulak arkası edilmiş, 2007 sonuna kadar da hedefin ancak yüzde 15’i tamamlanmıştı.
2009’da “Kürt açılımı”nı büyük bir şovla başlattığını ilan eden iktidarın bu hamlesi kısa sürede büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı. Çöken açılımın bir ayağını da GAP Eylem Planı oluşturdu. 2008-2012 dönemine ait beş yıllık planın sonunda, yatırım hedeflerinin ancak yarısının biraz üzerine çıkılabilmiş durumda. GAP’ın malî portresi 2008 yılı fiyatlarıyla 41,2 milyar TL olarak hesaplanmıştı. 2007 sonuna kadar ise 26 milyar TL harcama yapılmış ve nakdî gerçekleşme yüzde 62,2 düzeyinde kalmıştı. GAP Eylem Planı ise 2008-2012 döneminde yaklaşık 27 milyar TL harcanarak konulan hedeflere ulaşmayı amaçlıyordu. Kaynağın bir kısmı merkezî bütçe dışından bulunacaktı. “Nereden ?” diye merak edilirken AKP iktidarı elini İşsizlik Sigortası Fonu’na daldırdı ve 2008-2012 döneminde işsizler için kullanılması gereken fondan 10 milyar TL’ye yakın kaynak çekilip GAP’a aktarıldı.
Kalkınma Bakanlığı, 2012 sonunda Eylem Planı için harcanan kaynağın 20 milyar TL’ye ulaştığını belirtiyor.Yani, yarısı merkezî bütçeden, yarısı İşsizlik Sigortası Fon’undan. Bu durumda, Eylem Planı’nda öngörülen 27 milyar TL’lik harcamanın dörtte birinden fazlası gerçekleştirilememiş görünüyor. Hazırlanan ikinci Eylem Planı’nın revize malî portresi bilinmiyor, ancak ilkinde yapılamayanlara ek bir maliyet daha çıkacak ve belki yine İşsizlik Fonu kaynakları kullanılacak.
Gerçekleştirilemeyen plan hedefleri neleri öngörüyordu? GAP Eylem Planı yaklaşık 27 milyar TL’lik yatırımın yüzde 43’ünü sulamaya ayırmıştı. Enerji yatırımları yüzde 12 ile yine ön plandaydı. Eğitim ancak yüzde 11, sağlık ise yüzde 4’ün altında pay almıştı. 2008-2012 döneminde bitirilemeyen GAP yatırımları için şimdi iktidar, 2013-2017 dönemini içerecek bir plan hazırlığındaymış…
***
İstendiği kadar bir bölgesel kalkınma projesi olarak takdim edilsin, GAP son tahlilde enerji ağırlıklı ilerledi ve hiç de “bölgesel / bölge ihtiyaçlarını ön plana alan” bir proje olmadı. İleride sulama ayağı tamamlansa bile, toprak dağılımındaki büyük eşitsizlik nedeniyle, sulu tarımdaki gelişme büyük toprak sahiplerinin daha çok işine yarayacak .
Bölgede özellikle Diyarbakır ve Şanlıurfa toprak mülkiyeti eşitsizliğinin en yüksek olduğu merkezler. TÜİK’in tarım sayımı verilerine göre, Diyarbakır’da topraksız ve az topraklı ailelerin oranı yüzde 42 (22 bin aile). Bunlar toprakların ancak yüzde 4’üne sahipler. Buna karşılık Diyarbakır’da, toprakların yüzde 41’den fazlası ailelerin yüzde 3’ünün kontrolünde. Şanlıurfa’da da 10 milyon dekara yakın arazinin yüzde 30’una yakınının ailelerin yüzde 1,5’ine ait olduğu görülüyor.
Toprak reformu ile ilgili bir niyet AKP iktidarında zaten yok da, BDP’nin programında “toprak-tarım reformu” acaba var mı? Daha önemlisi bunun için bir kavga var mı ?
Bölgede istihdam oranı, yani çalışabilir nüfustan işi olanlar, yüzde 25’ten ibaret. İşsizlikten bölge kırılıyor. Çözüm, tarıma dönüşte yatıyor. GAP yatırımlarının hızla tamamlatılması, ona paralel olarak etkili bir toprak reformuyla topraksız, az topraklı köylünün topraklandırılması, hayvancılığın teşviki, köylünün demokratik kooperatiflerde örgütlenmesi, en az kimlik mücadelesi kadar, BDP’nin derdi olmalıdır.