Mustafa Sönmez

İstanbul, dışarıdan bir gözlemciyi çarpacak hummalı bir büyüme fotoğrafı veriyor. Bir biri ardına yükselen gökdelenler, altyapı için şantiyeler, her milletten yabancı ziyaretçiler, lüks otomobiller, mahşeri kalabalığıyla hava limanları, yeme-içme mekanları, festivaller…Bir canlılık, bir bolluk fotoğrafı ki, sormayın gitsin…Ne kadarı gerçek, ne kadarı “görüntü”?

73 milyona ulaşan Türkiye nüfusunun yüzde 18-19’unu tek başına barındıran İstanbul, ülke milli gelirinin yaklaşık yüzde 30’unu üretiyor. İstanbul, Türkiye istihdamının yüzde 20’sini gerçekleştiriyor. Türkiye dış ticaretinin yüzde 55’e yakını İstanbul limanlarından yapılıyor. Vergilerin yüzde 40’ı İstanbul’dan toplanıyor.

1980 öncesinin azman sanayi merkezi İstanbul’a hükmeden büyük holdingler, 1980 sonrası sanayiyi çevre illere aktarıp holding merkezlerinden yatırımları yönlendirmeyi, sanayinin düşük kar oranlı olanlarını “Anadolu kaplanları”na bırakıp kendileri, finans, iletişim-bilişim gibi yüksek kar oranlı sektörlere, İstanbul’un yükselen kent rantını paylaşmaya yöneldiler. Küreselleşmenin kontrol kulelerinden biri olmaya talip İstanbul’un, dünya kapitalizmi ile entegrasyonu arttıkça , ülkenin diğer bölgeleri ile arasındaki uçurum da büyüdü. 2006 yılına gelindiğinde İstanbul’un kişi başına geliri, Türkiye ortalamasının yüzde 55 üzerindeydi. İstanbul, eskisinden daha da “merkez”, daha dominant duruma geldi. Ülke ekonomisinin büyümesi, İstanbul’dan başlıyor, iç içe dalgalar gibi Marmara’ya, oradan Anadolu’ya yayılıyor. Aynı şekilde, ekonomide daralmada da , kuraklık İstanbul’dan başlıyor ve yine aynı senkronla ülkede yaşanıyor.

***
Bugünlerde İstanbul’daki canlanma görüntüsünün ardında ne var? Küresel depremin etkisiyle 2009’da, ekonomide yaşanan yüzde 5’e yakın daralmanın İstanbul özelindeki boyutunu henüz TÜİK açıklamadı. Ama, önceki yıllardan biliyoruz ki, Türkiye geneli büyüme-daralma ortalamalarının biraz üstünde büyüyüp küçülüyor İstanbul. 2009’da, krizi bir “V” yaparak yaşayan Türkiye ekonomisinin, 2010’daki yeniden büyüme sürecinde tabi ki İstanbul’daki canlanma var. Bu canlanmanın lokomotifi de, borsaya ve devlet kağıtlarına yatırıma gelen yabancı sermayenin “sıcak para” biçimi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası(İMKB), 100 endeksi 2009’u 53 bin puanla kapatmışken 2010’da sıcak paranın akışıyla hızla yükseldi ve 2010 Ekim’inde zirve yaparak 71 bin puanlara geldi. Bu, yüzde 33’e yakın bir artıştı ve dünya borsalarında böyle bir tırmanışın emsali yoktu. Borsadaki büyüklüğü 75 milyar dolar ile yüzde 70’e yaklaşan sıcak paranın bu “teveccühü”nü bütün dünya ilgiyle izlerken, bunun bir varlık balonuna yol açtığını da söylemeden edemiyorlar. Öyle böyle değil, İMKB’deki şirketlerin piyasa değeri 2009’da 235 milyar dolar olarak ölçülürken bugün bu değer yüzde 47 artışla 346 milyar doları bulmuş durumda. İşte İstanbul balonlarından biri bu…

***

İstanbul’a akan spekülatif sıcak paranın en çok tetiklediği sektörlerin başında İstanbul’un inşaat yatırımları geliyor. Gazetelerin, özellikle hafta sonu sayfalarının yarısı, büyük inşaat firmalarının satılık konut,villa inşaatlarının ilanlarıyla sıvanıyor. Büyük reklam kampanyaları ile inşaatlar başlamadan daireler sözleşmelerle satılıyor, konut kredileri hızla artıyor. Yapılmamış teslim edilmemiş konutların durmadan prim yapmış görünüyor.

Hazine verilerine göre, finans sektörü dışındaki özel sektörün dış borç stoku 85 milyar dolara yakın ve inşaat, gayrimenkul geliştirme alt sektörleri, bu borçlanmadan yaklaşık yüzde 30 pay almış durumda. İnşaat sektörü, İstanbul’u her gelir grubuna uygun konut, kentsel dönüşüm projeleri, rezidans, villa inşaatlarıyla, alış veriş merkezleri,ofis inşaatlarıyla donattıktan sonra bu alanlar belli bir doygunluğa ulaşınca hızla otel yatırımlarına yöneldi. İstanbul’un 2010 yatırımlarının yarısını konaklama yatırımları oluşturur hale geldi. İnşaat-gayrimenkul sektöründeki patlamaya, kamunun, belediyelerin altyapı yatırımları eşlik ediyor. İstanbul halkının eğitim,sağlık gibi sosyal ihtiyaçlarına harcanabilecek kamu kaynakları, daha çok ulaştırma ağırlıklı yatırımlara harcanıyor.

***

İstanbul inşaat sektöründeki balonlaşma gözle görülür durumda ve akla hemen Dubai’yi getiriyor. Hatırlanacaktır; Dubai’nin, “Bölgenin Finans Merkezi” olma iddiasıyla başlattığı devasa yatırımlara, sıcak para baronları da önemli yatırımlar yapmışlardı. Küresel krizle birlikte, yapılamayan satışlar, askıya alınan yatırım niyetleri, Dubai’de dev projeleri de arka arkaya sarstı. Tutarı 30 milyar doları bulan konut projesi iptal edildi. 2008’e kadar Dubai’de gayri menkuller inşaat başlamadan satılıyor ve sürekli prim yapıyordu. Global krizle ofis fiyatları yüzde 60, rezidans fiyatları yüzde 50 düştü. Tamamlanmış ofislerin yüzde 60’ı aylarca kiracı bulamadı.

İstanbul’da dış kaynağa dayalı inşaat hamlesinin sürüklediği büyümenin başına, umalım Dubai’de olanlar gelmesin. Ama, kesin olan bir şey var; İstanbul balonları şiştikçe şişiyor.

Written by Mustafa Sönmez