Ürettiği dizel ve benzin motorlu araçlarla çevreyi, kabul edilen standart değerden çok fazla kirlettiği tespit edilen ve bu nedenle ağır para cezalarına çarptırılan, 450 bin kullanıcı ile davalık olan Volkswagen’in, Batı’da artık kolay kullanamayacağı teknolojiyle Türkiye’de yatırım düğmesine bastığı ve AKP rejimi ile son rötuşlar üstünde çalıştığı, son günlerin en çok konuşulan konulardan birisi oldu. 

Bir süredir Volkswagen ile yatırım konusunda sürdürülen görüşmelerin ilk adımı olarak Volkswagen’in Manisa merkezli bir şirket kurduğu duyuruldu. 

Hükümetin Volkswagen’e sağlayacağı teşvikler, yapılacak yatırımın niteliği, üretim, ihracat, istihdam taahhütlerinin netleşmesi biraz daha zaman alacak gibi. Ama çevre ihlalleri ile başı bu kadar belada bir uluslararası şirkete AKP rejiminin adeta kucak açması endişe verici bulunuyor. 

Otomotiv yatırımlarıyla ilgili hassasiyet ve yaratacağı sonuçlarla ilgili endişe boşuna değil. Çünkü sektör özellikle gelişmiş ülkelerde çevre kirliliği boyutunda önemli bir dönüşüme zorlanıyor ve bu dönüşümde demode olan teknolojinin Türkiye gibi yükselen çevre ülkelere aktarılarak yeniden değerlendirilmek istenmesi hassasiyeti artırıyor.

Kasım 2016’da yürürlüğe giren ve imzacı sayısı 197’ye ulaşan Paris İklim Değişikliği Anlaşması ile küresel ortalama ısı artışını 2100’de sanayi öncesi döneme göre iki ilâ bir buçuk derece arasında sınırlandırma hedefi ortaya konuldu. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, Paris İklim Değişikliği Anlaşması’nda belirlenen hedefe ulaşılabilmesi için 2040 yılında kullanılan araçlardan elektrikli olanların sayısı 600 milyona ulaşmalı. 

Bu dönüşüm stratejisi çerçevesinde, başta Avrupa Birliği (AB) üyeleri olmak üzere, birçok ülke ulusal hedefler belirlemiş durumda. Türkiye’nin de ana ihracat pazarı olan Avrupa’da İngiltere ve Fransa 2040, Hollanda 2025 yılı itibarıyla tüm benzinli ve dizel araçların satışının yasaklanmasını onayladı. Avusturya, Danimarka, İrlanda ve Portekiz gibi birçok ülke elektrikli araçlara yönelik çeşitli ara hedefler belirledi. Almanya ise BM İklim Eylemi Zirvesi’nde elektrikli araç yatırımlarını artıracağını, ülkede 2030’a kadar elektrikli şarj istasyonu sayısının 1 milyona çıkacağını açıkladı. Ayrıca, benzinli araçlara karbon vergisi gelmesi de gündemde.

AB çevreyi kirleten egzoz gazı emisyonunu kontrol altında tutmak için 2021’den itibaren satılan araçlarda karbondioksit miktarını kilometre başına ortalama 95 grama indirdi. 2025 yılına kadar emisyon, 2021 yılı seviyesinin yüzde 15, 2030’da ise 2021 yılı seviyelerinin yüzde 35 altına inecek.

Bu zorunluluk, Türkiye’deki satışlar için geçerli değil ama ihracatının yüzde 80’ini Avrupa’ya yapan Türkiye’deki otomotiv üreticileri, buna uymak zorunda. Bununla bitmiyor; emisyon standartlarını tutturamayan otomotiv üreticileri 2021 itibarıyla sattıkları her araç için karbon miktarı başına ceza ödeyecekler. Yapılan hesaplamalara göre bu da markaların en az 500 milyon ilâ 1 milyar Euro arasında değişen para cezası ödemesi anlamına geliyor. 

Dünya otomotivde dizel ve benzin motorlu araçtan elektrikli araca yönelirken sektörün küresel büyük oyuncularından dünyanın yedinci büyük şirketi Volkswagen’in skandal üretimleri ve tüketici istismarı ise bir başka sahnede izlendi. 

Alman otomotiv devi Volkswagen’in 2015’te karıştığı “Dieselgate” adlı dizel araçlardaki emisyon skandalı, firmanın başını şimdiden çok ağrıttı. ABD’deki Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) emisyon testlerini yanıltmaya yönelik olarak Volkswagen’in dizel yakıtla çalışan araçlarına bir yazılım yüklediği ortaya çıkmıştı. Bir dizi inkâr sürecinden sonra Volkswagen Eylül 2015’te dünya genelinde 11 milyon aracın bu tür yazılımla donatıldığını kabul etmişti. 

“Dieselgate” ile ilgili Almanya’da 450 bin kişi Volkswagen’den davacı oldu ve tarihi dava geçtiğimiz günlerde başladı. Avrupa’nın dört bir yanından gelen dizel araç sahipleri yaşadıkları mağduriyetin tazminini talep ediyor.

Volkswagen Mayıs 2019’da emisyon skandalı sebebiyle zararının 30 milyar Euro’yu bulduğunu açıkladı. Şirket Haziran 2016’da yaklaşık 15 milyar dolar ceza ödemeyi kabul etmişti. Volkswagen ABD Adalet Bakanlığı ile anlaşma yoluna giderek sadece ABD’de 475 bin dizel araç için her araç sahibine 10 bin dolara kadar tazminat ödemeyi de kabul etmişti.

Volkswagen kâr hırsı ile başına bu işleri açarken otomotivdeki dönüşüm sürecine uyum için de çeşitli programlar izliyor. Özellikle gelişmiş Batı ülkelerinde elektrikli araç üretimi ve onun yan sanayilerinde yatırımlarını sürdürürken artık istenmeyen, cezaya maruz bırakılan teknolojili üretimi de başka ülkelere kaydırmaya çabalıyor. Dizel ve benzinli araç üretimini kaydıracağı ülkelerden biri olarak Türkiye’yi gözüne kestiren Volkswagen, bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin yatırım çekmek için neredeyse her şeyi göze alan iştahını kaçırmak istemiyor gibi. 

Volkswagen bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fiilen devrede olduğu bir davete yavaş yavaş katılma sürecine girdi. Otomotiv devi, Türkiye’de üretim yapacak bir şirketin kuruluşunu Ege Bölgesi’ndeki sanayi kenti Manisa’da duyurdu. Ticaret Sicil Gazetesi’nde yer alan bilgilere göre 943,5 milyon lira sermaye ile kurulan “Volkswagen Turkey Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi” Manisa’da üretim yapacak. 1,4 milyar Euro tutarında yatırımla Keçili Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulacak 300 bin adet/yıl kapasiteli üretim tesislerinin 2022 yılında üretime başlaması ve 4 bin kişilik istihdam yaratması bekleniyor. 

Volkswagen’in bu adımı, Türkiye otomotiv sektörüne 22 yıl sonra ilk kez dış sermayeli doğrudan yatırım özelliği de taşıyor. Bu nedenle de özellikle son zamanlardaki hukuk devletinden uzaklaşması, ekonomik ve siyasi riskleri yükseltmesi nedeniyle doğrudan yatırımların uzak durduğu AKP rejimi için bu yatırım kararı büyük önem taşıyor.

Şirket, 82 milyon nüfuslu, cömert teşvikler sağlanan, ucuz işçi maliyetli bir iç pazarda demode teknolojisiyle üretim yapmayı yeterince tatminkâr bulabilirdi. Ama bununla kalmayıp, AKP hükümetinden bazı ek garantiler, teşvikler aldığı da konuşuluyor. Bunlar arasında üretilen araçların her yıl 40 bininin hükümetçe satın alınacağı garantisi de var. Şirket ile yapılacak sözleşme konusunda Erdoğan, Sanayi Bakanlığı’nı yetkili kılan bir kararnameyi, şirketin kuruluş haberinin çıktığı gün Resmi Gazete’de yayınlattı. Sözleşme ne tür cömert teşvikler içerecek, merakla bekleniyor. 

Bunlar olurken, Avrupa Parlamentosu’ndan bir grup parlamenter de Türkiye’nin Volkswagen’in yeni fabrikası için 40 bin araçlık garanti ve 400 milyon Euro’luk teşvik taahhüt ettiğini belirtip, AB Komisyonu’nu harekete geçmeye çağırdı. Dilekçede imzası bulunanlardan Alman Yeşiller Partisi’nden Reinhard Bütikofer, “Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimi altında hukukun üstünlüğü, medya özgürlüğü ve demokrasi alanlarında giderek daha da kötüleşen durum göz önüne alındığında, Volkswagen yönetiminin kararı ciddi endişeye yol açmaktadır” ifadelerini kullandı.

Parlamenterler Volkswagen’i AB düzenlemelerini göz göre göre ihlal ederek ve devlet teşviklerinden yararlanmak isteyerek süreçte yer alan diğer AB ülkelerine (bilhassa da Bulgaristan’a) zarar verdiğini ifade ettiler.

Written by Mustafa Sönmez