Yorgun İmparator ABD, ne yapacak?
‘Burjuvazi bütün ulusları, yok olup gitmemek için burjuvazinin üretim tarzını benimsemek zorunda bırakıyor; bütün ulusları,…
Kentlerimiz, hele ki metropoller birer bunalım kaynağı. Hükümetin programındaki itirafı okuyun; “Hızlı ve plansız kentleşme, kentlerde yaşanan yüksek nüfus artış hızı ve motorlu taşıt sahipliğindeki yükseliş; kent içi ulaşımda yaşanan aşırı yakıt tüketimi, çevre kirliliği, kazalar ve trafik sıkışıklığı sorunlarının artarak devam etmesine sebep olmaktadır.”(2014 Yılı Programı, s.280)
Sanki uzaylılar yapıyor bunları ve sanki bu satırların altına imza atan bu kentlerde yaşamayan başbakan ve bakanları !…
Çok değil, bu şehrin trafik kâbusunu azaltacak, bu şehrin sakinlerine hiç olmasa bir metro rahatlığı yaşatacak vizyona sahip, güven veren birini 3 ay sonraki seçimlerde seçemez mi şehrin insanları? Bu kadar mı mazoşistler metropolü bu İstanbul, bu Ankara, bu İzmir ?
OTOMOBİL ÖLDÜRÜYOR
“Yavaş ama kesin bir biçimde otomobil bir kenti öldürmektedir. 2000’li yıllarda artık ya kenti ya da otomobili seçeceğiz; çünkü ikisi bir arada olmayacak.”Ben demiyorum bunu, 1992 Avrupa Kentsel Şartnamesi Madde 4’e 1 diyor. Bu kadar basittir bu mesele. Lafın uzatılmasına meydan vermeyin, sorun başkan adaylarına, Sarıgül’e; otomobil mi, metro mu, toplu taşıma mı? Hangisinden yanasın. Öyle kemküm yok, arası yok. Bak 20 yıl önce şartnameye girmiş;Ya kent, ya otomobil…Hangisinden yanasın ? Bunu, her büyük kentin seçmenleri başkanlığa aday olanlara sorsunlar: otomobil mi, toplu taşıma mı? Bu cevap, tam bir turnusol kâğıdıdır.
El alem, 200 yıl önce metroyu akıl etti. Bize ise 200 yıl gecikmeyle hem de kaşığın ucuyla verilirken lütuf gibi sunuluyor. İlk metro, Londra’da 1863’te, New York’ta 1904’te açıldı. Avrupa’nın bir çok metrosu 20’nci yüzyılın başlarında faaliyete geçti. Biz ise ancak 2000’de tanıştık metro ile ama tadımlık.
MERKEZDEN METRO
Tadımlık, “giriş” mahiyetinde de olsa halen 11 büyükşehirde (İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Eskişehir, Kayseri, Samsun, Antalya, Konya ve Gaziantep) raylı toplu taşıma sistemi (metro, hafif raylı sistem, tramvay) işletiliyor. Daha doğrusu bıçak kemiğe dayanmış, işletilmek isteniyor ama belediyelerin boyunu aşıyor. Nasıl aşmasın? Devlet harcamalarının yüzde 90’ı Ankara’dan yapılan bir ülkede, yüzde 10 bütçeye talim eden belediyenin haddi midir metro yatırımları? Sonunda ne oluyor? Belediyelere kaynak vermek yerine, Ankara yine sazı eline alıyor.
Binali Yıldırım’ın Bakanlığı Ulaştırma, Ankara metro projeleri kapsamındaki Kızılay-Çayyolu ve Batıkent-Sincan metro projelerini Mart seçimlerinden önce açıp Gökçek’i sevindirecek. Tandoğan-Keçiören metro projesinin ise 2014 yılında tamamlanması bekleniyormuş. İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait Bakırköy-Beylikdüzü, Bakırköy-Kirazlı ve 4.Levent-Darüşşafaka metro projelerini de devraldı Bakanlık…
“Evet, ama yetmez” diyeceğiniz bu projeleri bile gözümüze bir jest gibi sokuyorlar. Tabii ki yetmez; ne ki bu? Bakın İstanbul’da her gün 13,5 milyon yolculuğun neyle, nasıl yapıldığına; Şamatası yapılan metro kozmetiğine beş basan bir karayolu hakimiyeti var.
Kaynak:İBB
Her 100 yolcudan 87’si karayoluyla ulaşım gerçekleştiriyor. Metrosu, hafif metrosu, finiküleri ,treni ile raylı sistemle yapılan yolculuklar yüzde 10,5’u ancak buluyor. Deniz şehri İstanbul’un denizden taşımacılığı ise yüzde 2,5’tan ibaret.
KİMDEN YANASIN?
Kent içi ulaşımın yüzde 87 gibi ezici bir ağırlığının karayolu ile yapılıyor olması, dışa bağımlı otomotiv endüstrisinin, otomobil ithalatçılarının ihtiyaçlarına denk düştüğü için, böyle. Yolculuklarda özel otomobilin payı , tüm park, trafik sorunlarına rağmen yüzde 24’e yakın. Sadece İstanbul’da 2 milyon otomobil trafiğe çıkıyor. Diğer araçların sayısı 80 bin kadar. Absürdlüğü gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz? Araçların yüzde 99’u, yolculukların yüzde 24’ünü karşılarken, yüzde 1’i ile yüzde 76’sı yapılıyor.
İstanbul gibi bir metropol için en uygunu olan raylı sisteme bakıldığında bunun toplamda payının yüzde 10,5’u ancak bulduğunu görüyoruz. Ortasından deniz geçen şehrin yolculuklarında denizin payının yüzde 2,5’tan ibaret olması kadar akıl dışı bir şey olabilir mi?
Kent halkının ulaşım hakkının daha ucuza,daha kaliteli sağlanması, piyasacı değil, kamucu belediyelerle mümkün olur ve tercihin daha çok raylı sisteme, deniz yolculuklarına çevrilmesi, karayolundan , hele ki otomobil ile yolculukların özendirilmemesi, caydırılması gerekli.
Şimdi sorun Topbaş’a, Sarıgül’e, öteki başkan adaylarına; otomobil mi, metro, toplu taşımla mı? Otomobilin ulaşımdaki payının azaltılması için ne yapacaksın? Otomobilleşmeye çanak üçüncü köprüye, kara taşıtı tüp geçidine taş mı koyacaksın, selam mı duracaksın? Ne yapacaksın? …