Kendileri, adı TOKİ olan, son 10 yılın felaket abidesi icraatın baş aktörü kurumun başındaydı. TOKİ, RTE’ye bağlıydı. Kendisine tak emir verildi, şak yaptı ve sonunda önce milletvekili, ardından  Çevre ve Şehircilik Bakanı yapıldı. TOKİ’de ne barbarlık yaptılarsa aynısını şimdi bu yeni bakanlıkta yapıyorlar. Kimden bahsediyorum? Erdoğan Bayraktar’dan. RTE’nin gözüne girmek için, aynı üslupla konuşup, aynı saldırganlıkla korku salacaklarını sanıyorlar ama aslında konuştukça kendilerini ele veriyorlar; nasıl uykularının kaçtığını, nasıl dizlerinin zangır zangır titrediği ortaya çıkıyor. Bakın ne demiş bir açılış konuşmasında;Birtakım demokrasi dışı güçlerden medet umarak iktidara gelme hayalinden vazgeçin artık, unutun. Bundan sonra ancak avucunuzu yalarsınız, nal toplarsınız. Öyle Gezi Parkı’dır, ODTÜ içinden yol geçmektir hadi ordan, geçti o günler. Türkiye demokratikleşti. Vatandışımız ferasetlidir. Bizim insanımız ileri görüşlüdür. Kimin ne yaptığını biliyor. Bizim hatalarımızı da görüyor ama bizi yüzde 34 ile iktidara getirdi. Şimdi oyumuz yüzde 50. Biz vatandaşımızın emrindeyiz”…

Kimmiş demokrasi dışı güçler? Tahammülü yok. Gezi protestosuna, tahammülü yok, ormanına sahip çıkan ODTÜ’lüye tahammülü yok . Anayasa’nın 34. maddesinde yazan protesto, gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasına tahammülü yok bunların. Ellerinden gelse dümdüz edecekler o Anayasa maddesini. Kanunsuzluğa öyle alışkın, denetimsizliğe öyle müptelalar ki… TOKİ’den geliyor bu başıboşlukları…

TOKİ BAŞROLDE

TOKİ, 1984 yılında kurulmuştu ve düşük gelirlilere sosyal konut üretmeyi amaçlıyordu. 2002 yılına kadar düşük profille ancak 43 bin konut üretebilmişti TOKİ. Kanuna nizama uygun olarak bu kadardı üretim.

AKP iktidarında RTE, TOKİ’yi Başbakanlığa bağladı , yetkilerini genişletici düzenlemeler yaptı en önemlisi kamu arsalarını  yöneten Arsa Ofisi isimli devlet kuruluşunu TOKİ’ye kattı. Bu, milyarlarca lira değerindeki  kamu arsalarına TOKİ’nin hükmetmesi demekti. TOKİ’ye merkezi bütçeden pek bir kaynak ayrılmıyordu, Başbakanlığa bağlıydı. Plan şöyleydi; TOKİ, değerli kamu arsalarını büyük müteahhitlere verecek ve onların ürettiği prestijli konutlardan pay alacaktı. Bu konutların satışıyla da sosyal konut üretimi gerçekleştirecekti. TOKİ’ye, 2001 yılında kapatılan Emlak Kredi Bankası isimli devlet bankasının konut pazarlama şirketi Emlak Konut da katılmıştı. Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı olarak faaliyet gösterecek özel sektör ile prestijli konut yatırımı gerçekleştirecekti.

KENT ARSASI İLE

Şimdiki Bakan Bayraktar, TOKİ, kendisine bağlı olmadığı halde, Meclis’e verilen TOKİ ile ilgili her soruya muhatap sayıyor kendini. On yıllık icraatın sonunda üretilen konut sayısının 600 bini geçtiğini belirtiyor.  Bunların ağırlığının dar ve orta gelirliler için üretilen, gecekondu dönüşümü programı dahilindeki konutlar olduğunu söylüyor. Yine bu konutların yaklaşık 40 milyar TL’ye mal olduğunu açıklıyor.

Bunların, ağırlıkla lüks konut inşaatından sağlanan gelirlerle finanse edildiği, lüks konuttan sağlanan gelirin yanında TOKİ’nin ham arsa satarak da finansman sağladığını biliyoruz. En büyük arsa satışı gelirleri Ali Sami Yen ve Likör Fabrikası’ndan. TOKİ’den bu olağanüstü değerli arsayı yaklaşık 1 milyar TL’ye satın alan Aşçıoğlu şirketi , arsayı daha sonra Başbakan Erdoğan’ın İmam Hatip’ten okul arkadaşı olan Türkiye’nin en büyük emlak yatırımcısı Torun’un şirketine sattı. “Torun Center” ismiyle satışa çıkan ve inşaatı devam eden projede daire fiyatları 580 bin dolar ile 4 milyon dolar arasında değişiyor.Toplam 1 milyar TL yatırım tutarına sahip projenin 2015 yılının 3. çeyreğinde tamamlanması planlanıyormuş. Gelin görün ki, Bayraktar’ın sinirlerini bozan Mimarlar Odası burayla ilgili olarak da dava üstüne dava açtı. Mahkeme kazanıldı. Yapılan her şey hukuksuz. Likör projesi hukuksuz, Ali Sami Yen’in yerine dikilen inşaat hukuksuz. Buna bağlı olarak Seyrantepe’de yapılan Telekom Arena da şaibeli duruma düşüyor. Çünkü ortada takas  durumu var. Neden bu kadar kızgınlar, köpürüyorlar sanıyorsunuz?

Erdoğan Bayraktar’ın korkusu, TOKİ’de başlayan, şimdi Bakanlık ölçeğinde sürdürülen kent rantı talanına Gezi Parkı direnişiyle başlayan ve dalga dalga tüm Türkiye’ye yayılan kentine, meskenine,mekanına sahip çıkma ,direnme anlayışı; bu uğurda insanların  korku eşiğini aşarak copa, kimyasal suya, göz çıkaran mermilere ve verilen canlara rağmen direnişin büyümesi. Artık nerede bir kent imar ihlali varsa, nerede rant istilası varsa, orada Gezi ruhu dolaşıyor gökyüzünde. Bu da Erdoğanların ödünü koparıyor, keyiflerini kaçırıyor.

 Korku,telaş bundan…

Written by Mustafa Sönmez