Türkiye ekonomisi, dış sermaye girişi ile büyüyor. Sermaye gelmez ise ya da geri çekilirse büyüme yavaşlıyor, hatta geriliyor. Yabancı kaynak girişi, özellikle AKP dönemine denk gelen son 10 yılda büyük ölçüde arttı. Bunda AKP’ye kalan elverişli iç miras kadar dış konjonktür de etkili oldu. 1981-2002 döneminde 34 milyar dolarda kalan Türkiye’ye her tür yabancı kaynak girişi, AKP’li 10 yılda 400 milyar dolar gibi müthiş bir rakama ulaştı.

Yabancı kaynak iki başlık altında giriyor. Birinci ve yüzde 70 dolayında ağırlığı olanı “borç yaratan yabancı kaynak” girişi, diğeri doğrudan yatırım. Yabancı yatırımcının son 10 yılda Türkiye’yi daha çok “faiz karşılığı” borç verilir ülke olarak tercih ettiği söylenebilir. AKP rejiminde gerçekleştirilen 200 milyar dolarlık yeni borçlanma ile birlikte Türkiye’nin dış borç stoku 2012 sonu itibariyle 337 milyar dolara ulaşmış durumda.

YABANCI FAİZ SEVER

AKP devrinde yabancı kaynağın diğer geliş biçimi  “doğrudan yabancı sermaye” ve  123 milyar dolara yakın giriş oldu. Bu toplam, BRIC ülkelerinin, İspanya, Meksika, Polonya gibi ülkelerin çektiğinin altında, ama yine de az sayılmaz.Hele ki önceki dönemlerle karşılaştırıldığında…Yabancı yatırıma oldukça ihtiyatla yaklaşıldığı 1980 öncesi yıllarda yıllık yabancı yatırım girişi 45-50 milyon doları bulmuyordu. Neoliberal politikaların hakim kılındığı 1980 sonrasının 1981-2002 döneminde de yıllık giriş 520 milyon dolardan ya da yarım milyar dolardan ibaretti. Ancak 2003-2012 döneminde yıllık giriş 12 milyar doları geçti.

Kaynak:Ekonomi Bakanlığı ve TCMB veri tabanları

 Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırım girişinin eksikliğinden hep şikayet ediliyor, derecelendirme kuruluşlarının “yatırım yapılabilir ülke” notu vermemelerinden yakınılır. Yakınma yerindedir. Neden mi? Çünkü, yılda 12 milyar doları bulsa da gelen doğrudan yabancı yatırımın bu güne kadar nereye yatırım yaptığına bakıldığında, gerçek yeni yatırıma yabancıların pek gelmedikleri anlaşılıyor. Şikayet, yakınma  bundan…

Veriler gösteriyor ki, gelen doğrudan yabancı sermayenin bir kere yüzde 18’i gayrimenkul almak için. İster konut, ofis, ister arsa,toprak almış olsun, yabancılar bu nedenle ülkeye son 10 yılda 22 milyar dolar yatırmışlar. Bu, bir tür inşaat ürünü satın almak ya da arsa-arazi almak . Bunun doğrudan istihdama, katma değer üretimine, vergiye vs. katkısı olmadığı açık.

FAİZE, ÖZELLEŞTİRMEYE…

Gayrimenkule yatırımı bir yana bırakılınca, yabancı yatırımların yüzde 32 payla en çok mali sektöre geldiğini görebiliyoruz. Özellikle 2005’ten itibaren Avrupa kökenli bankalar yerli sermayedarlardan bankalar satın aldılar. OYAK, Aydın Doğan, Hüsnü Özyeğin, Vestel gibi yerli sermayedarların bankalarını yabancılara sattıkları hatırlanacaktır. Dolayısıyla burada da yeni yatırımdan ziyade el değiştirme ağırlıklı bir süreç yaşandı.

Mali sektörden sonra gelmiş görünen yabancı sermayenin yüzde 26 ile sanayiye yöneldiği görülüyor. Ancak bu dalda da yabancıların yeni yatırımdan çok, özelleştirilen KİT’leri almak için geldikleri akıllardadır. Tekel işletmeleri, Petkim, özelleştirmeden yabancıların aldıkları en önemli KİT’ler. Yabancılar, bunun yanı sıra çimento fabrikaları satın aldılar. Dolayısıyla sanayiye de yeni(yeşil) yatırım yapmak yerine, var olanları satın almak biçiminde giriş yaptılar.

Yabancı sermayenin son 10 yılda üçüncü ilgi alanı yüzde 24 pay ile hizmet sektörü oldu. Bu dalda Petrol Ofis, Migros gibi satın almaların yanında Telekom’un özelleştirilmesi önemli bir yer tuttu. Ayrıca cep telefonu sektöründeki patlama da yabancıları yatırıma çeken önemli bir etken oldu. Özel hastanecilik, AVM yatırımları, elektrik dağıtımı yine ilgi gösterilen hizmet sektörleri oldu.

 YATIRIM İKLİMİ DEĞİŞMELİ

Son 10 yılda gelmiş görünen doğrudan yabancı sermaye, ülkedeki genel iklimden etkilenerek ranta , faize ve özelleştirmenin avantasından pay almaya geldi,diyebiliriz. Bunun da Türkiye’nin gerçek ihtiyacı olan döviz kazandırıcı sanayiye, hizmetlere,  istihdam yaratıcı, vergi artırıcı, teknoloji geliştirici sektörlere yeni yatırım olmadığı açık. Bundan sonra olur mu? Her şeyden önce ülkenin yatırım ikliminin değişmesi gerekir.,Ülkede İstanbul rantı, faiz, iç pazar ezberciliği hakim oldukça yerlilerin yaptığından farklısını yabancı niye yapsın? Onlar da ancak bu sektörlere yatırıma geliyorlar. Getirdiklerinden çoğunu götürüyorlar.  Tıpkı bugüne kadar yaptıkları gibi…

 

Written by Mustafa Sönmez