Kredi derecelendirme kuruluşlarından ‘yatırım yapılabilir not’ almak, Türkiye sermayesinin, AKP rejiminin son zamanlardaki en büyük takıntısı oldu. “Yatırım yapılabilir ülke” notu vermiyorlar diye yemedikleri fırça, duymadıkları tehdit kalmadı Fitch, Moody’s ve S&P’nin… İlk ikisi verdi notu kurtuldu, sıra üçüncüsünde. Beklenti ne ? Deniyor ki, sermaye girişleri ve portföy yatırımları artacak…Öyle mi acaba? Sadece bu kuruluşların notuna mı bakıyor doğrudan yabancı sermaye yatırımcıları? Başka şeylere bakmazlar mı? Kendi akılları yok mu, analistleri yok mu? Var elbette…Bu kuruluşların notuna da bakarlar, ama hepsi o kadar. Bizde medyanın da gaza gelmesi ile abartıldığı kadar değil  bu notlar. Kaldı ki, böyle bir not verilmeden de gelmiş gelmesine yabancı yatırımcı Türkiye’ye. Onun detayını sonraya bırakalım da Türkiye benzeri ülkeler arasında en çok nereye gidiyor yabancı yatırımcı, onu gözleyelim önce…

NEDEN DOĞRUDAN YATIRIM?

Türkiye benzeri ülkelerin, iç tasarrufları yetersiz . O nedenle büyüme için dış kaynak kullanmak kaçınılmaz. Herkes dış kaynak peşinde. Dış kaynak iki tür geliyor; ya doğrudan yabancı yatırım biçiminde ya da borç sermaye biçiminde. Faiz karşılığı borç veren olarak gelmek, öncelikli tercih. Sonuçta yatırımcı olarak büyük risk almıyorsunuz.Verdiğiniz kredi karşılığı faizinize bakıyorsunuz. Doğrudan yabancı sermaye öyle değil. Taşın altına elini koyar yabancı yatırımcı. İsabetli karar verirse faiz getirisi olandan daha çok kazanır, ama kazanamayabilir de.

Dış kaynak çekmek isteyen ülkeler, öncelikle doğrudan yabancı yatırımcı gelsin isterler. Çünkü risk alsın, yatırım yapsın, istihdam yaratsın, vergi ödesin, işgücüne, yan sanayiye beceri kazandırsın, teknoloji getirsin, yerli hammaddeyi kullansın isterler, bölgesel gelişmeye katkıları olsun isterler. O nedenle herkes doğrudan yabancı yatırımcının, özellikle yeni yatırım(yeşil) yapacak yatırımcının peşinde. Türkiye de öyle…Diğer Asya, Güney ve Doğu Avrupa, Güney Amerika ülkeleri de öyle…

NEREYE YATIRIM?

Doğrudan yabancı sermaye yatırımcısı tüm coğrafyalara aynı ölçüde iltifat etmiyor. Her çokuluslu ya da global firma, faaliyet gösterdiği sektör ile ilgili kendisine en uygun ülkelerde yatırımı tercih ediyor. Hatta, özellikle sanayide bitmiş ürünün farklı parçaları farklı ülkelerde ürettirilerek sonra toplanıp paketlenip tüketiciye sunuluyor. Örneğin otomotivde ürünün daha teknolojik ve yüksek katma değerli aşamaları, tasarımı, kritik parçaları, işgücünün daha nitelikli olduğu Almanya, Hollanda, ABD, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde yaptırılırken emek-yoğun parçalar işçiliğin daha az nitelikli ama daha ucuz olduğu Çin,Hindistan, Meksika,Türkiye  gibi ülkelerde yaptırılıyor . Sermaye ihraç eden merkez ülkeler, özellikle 1980 sonrası daha çok finans, iletişim gibi yeni sektörlerde yoğunlaştılar. Dolayısıyla, yükselen ülkelere de bu sektörlerde yatırım yapıyorlar. Yabancı bankalar, iletişim-bilişim  şirketleri hep bu ülkelerde faal.  

Kaynak OECD veri tabanı

Kısa adı OECD olan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü, kendisine üye ve çoğu gelişmiş, yükselen ülke olan 33 ülkeye, 2004-2010 döneminde yaklaşık 6 milyar dolarlık doğrudan yatırım yapıldığını bildiriyor. Para, parayı çekiyor. Doğrudan yabancı sermayenin büyük bölümü (3,5 milyar doları) yine gelişmiş ülkelere ABD,Almanya, İngiltere, Belçika, Fransa, Kanada’ya yapılıyor. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Asya, Güney Amerika, Güney ve Doğu Avrupa’daki 17 OECD ülkesi ise toplamdan 2,5 milyar dolar (yüzde 40) yatırım payı almış görünüyorlar bu dönemde.

 ASLAN PAYI BRIC’İN                               

17 yükselen ülkenin çektiği 2,5 milyar doların yüzde 60’ından fazlası yükselen blok BRIC’e yapıldı. Bunların içinde de aslan payı Çin’in. Yükselen dev Çin, 2004-2010 dönemi yabancı yatırımların yüzde 37’ye yakınını tek başına çekti. İkinci sırayı ise Rusya, yüzde 11’e yakın payla aldı. Enerji sektörünü hızla geliştiren Rusya’da hızlanan kapitalist dönüşüm, finans, haberleşme başta olmak üzere hizmet sektörlerine yabancı sermaye girişini hızlandırdı. BRIC’in diğer iki üyesinden Brezilya yabancı yatırımların yüzde 8’ini, Hindistan ise yüzde 6,4’ünü çekti.

BRIC’den arta kalan yatırımların en önemli parçasını  Avro alanının hasta ülkesi İspanya yüzde 10 payla aldı. ABD’nin arka bahçesi Meksika yüzde 6 pay alırken Almanya’nın arka bahçesi Polonya ise , yine ağırlıklı Alman yatırımı olmak üzere yüzde 4 pay sahibi oldu. Ya Türkiye? 2004-2010 döneminde Türkiye toplamda 92 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekti ve yükselenler liginin pastasından yüzde 3,6 pay aldı. Şili, Endonezya Türkiye’nin gerisinde kaldı. Fena görünmeyen bir pay. Ama şeytan ayrıntıda gizli. Onu da yarına bırakalım.  

Written by Mustafa Sönmez