21.12.2009-pzt.

Türkiye’nin yakıcı iki sorunu işsizlik ve bölgesel uçurum, acil müdahale gerektiriyor. Bunun yolu da içinde bulunduğumuz küresel kriz konjonktürünün de etkisiyle kamu müdahalesinden, kamunun ekonomide doğrudan etkinliğini artırmasından geçiyor. Bu fikre, AKP çok yabancıdır. İktidara aday CHP, temel ilkeleri arasında yer alan “devletçilik”ile sorunlara müdahil olabilir. Ancak, bugün uygulanacak devletçiliğin de 1980 öncesinden mutlaka farkları olmalı, o dönemin zaaflarından arınmalıdır. Neydi o zaaflar?

***

Geçmişte KİT’ler, birçok sanayinin kurulmasına, altyapının oluşturulmasına, işgücünün eğitimine öncülük ederlerken, özellikle 1950-1980 döneminde, siyasi partilerin istismar ettikleri, yandaşlarına rant aktardıkları, parti üyelerinin, yandaş sendikaların arpalıkları olarak da kullanıldılar. KİT’lerin özel sektörce kullanılan mal ve hizmetlerin fiyatlarının Bakanlar Kurulu’nca maliyetinin altında belirlenip zararının da bütçeye yazılması, KİT’leri bir emme basma tulumbasına döndürmüş, verimlilikten uzak, beceriksiz, kaynak savuran kurumlar imajına yol açmıştı.

Bugünün devletçiliği, yeniden kurulacak KİT’lere yeni görevler verebilir. Bunların bazıları, yarıda bırakılan sanayileşmeyi tamamlamakla, enerji üretimini geliştirmekle görevlendirilir, böylece yatırım ve ara malı ithalatında ikame yaratır, özel sanayilere de tedarikçi olur. Kamu bankalarının tahkim edilmesi, yeni uzman kamu bankaları kurulması yerinde olur. Yeniden kurulacak Süt Endüstrisi Kurumu ve büyütülecek Et Balık, özellikle Doğu ve G.Doğu tarım ve hayvancılığını ayağa kaldırmak için bir ihtiyaçtır. Kamunun sulama yatırımlarını hızlandıracak kuruluşlarla birlikte Türkiye, giderek stratejik özellik kazanan gıda alanında yeniden bir dünya gücü olabilir. Gerice yörelerde işsizlere iş yaratmak, işgücünü eğitmek amaçlı KİT yatırımları, ekonomik olmasa da sosyal görev saikiyle mutlaka yapılmalı, bu sosyal müdahaleden kaynaklanan “görev zararları”nın karşılığı, savunma-emniyet, lüks bürokrasi ve bakanlık harcamaları daraltılarak bulunabilir.

***

Yeni devletçilik, Doğu ve G.Doğu’daki, Doğu Karadeniz’deki yerel yönetimlerle, bölgenin girişimcileriyle ortaklıklar kurup onlara ihtiyaç duydukları sermaye,işgücü,teknoloji desteği sağlayabilir. Bu bölgelerin turizm endüstrisi potansiyeli kamu destekli konaklama yatırımları ile, ulaşım yatırımları ile canlandırılabilir. Sınır ticaretine katkıda bulunan kamu ortaklıkları düşünülebilir. Bu bölgelerdeki KİT kuruluşlarına, ya da “Gelişme Ajansları”na, yöre belediyelerinin, dernek ve sendika temsilcilerinin katılımı sağlanarak yerinden yönetimle daha demokratik ve etkin bir işletmecilik anlayışı hayata geçirilebilir.

Yeni devletçiliğin KİT’leri, kriz nedeniyle Anadolu’da kapanmış ve/veya kapanmanın eşiğine gelmiş sanayi tesislerine omuz verebilir, buralara ortaklık desteği vererek istihdamı kurtarabilir, hatta yeni istihdam yolları açabilir.

Yeni devletçilik, yeni bir yönetim anlayışı ile icra edilmelidir. Çalışanların “özyönetim komiteleri”, sendikalar, TMMOB gibi mesleki kuruluşlar KİT yönetim kurullarında temsil edilmelidir.Bu, hem yolsuzluklara karşı bir sigorta olacak hem de aşağıdan yukarıya yararlı görüş ve önerilerin iletilmesini sağlayacak, sağlıklı karar üretimine, işyeri demokrasisine de katkı sağlayacaktır.

***

Yeni devletçilik, sadece yeni KİT’ler demek değildir. Yeni devletçilik, yeni bir maliye, vergi ve harcama politikası, yeni bir kur ve dış ticaret politikası ile el ele yürütülmelidir. Çoğunu halkın ödediği dolaylı vergi oranını bugünkü yüzde 65-70 seviyesinden yüzde 50’lere kadar indirip vergiyi gücü olandan almak yeni devletçiliğin temel yaklaşımı olmalı, özellikle yüksek kira, yüksek faiz, temettü gelirlerinden, şirket ve bankaların karlarından dişe dokunur vergiler almalı, vergi kaçaklarının,vergiden kaçınmanın önü kesilmelidir. Keza asker-polisin, üst bürokrasinin, meclisin lüks harcamalarında yapılacak tasarruflarla daha etkin bir bütçe ortaya çıkacak, borç stoku azaltılıp bütçeden faize giden kaynağın da daha verimli alanlara harcanması mümkün olacak, sağlıkta yeniden kamucu bir yaklaşım, SGK deliğini de daraltacaktır.

İthalatı kışkırtıp ihracatı tembelleştiren kur politikasını terk edecek olan yeni devletçilik, gerçekçi kur ile sanayiyi daha ihracatçı bir noktaya çekebilir, bizzat KİT’ler etkili ihracatçı kuruluşlar olarak da faaliyet gösterebilirler.

Yeni devletçilik, sıcak paranın yarattığı kaypaklığa karşı çeşitli önlemler (Tobin vergisi gibi) getirebilir, sıcak para yerine, teknoloji transfer edecek, istihdam ve bölgesel kalkınmaya omuz verecek doğrudan yabancı sermaye girişini özendirebilir, bizzat KİT’lerle yabancı sermaye işbirliklerine gidilebilir. Bu konuda Çin deneyimi oldukça öğreticidir. Dış borçlanmaya disiplin de mutlaka atılması gereken bir adımdır.

Yeni devletçi yaklaşımı “olağan dışı, radikal” bulanlar olabilir. Onlara, hatırlatın ki, “olağan”, 2008 öncesinde kaldı. Artık olağanüstü bir dönemdeyiz ve olağanüstü dönemin sorunlarına ancak olağan dışı önlemlerle çözüm bulunabilir.

Written by Mustafa Sönmez