2012’nin Sınıfsal Bilançosu(4) Üretici Sahipsiz, Tarım İnişte…
Neoliberal kasırganın 1980 sonrası Türkiye tarımında yarattığı yıkım, 2000’li yıllarda AKP rejiminde durmak bilmedi. Öncekiler…
Hızla zaviye kaybeden AKP rejiminin kimyasını bozan 5 temel sorun alanından söz etmek mümkün. Haliyle, bu sorun alanının sorumlusu 5 bakan için de inişin baş aktörleri ifadesini kullanmak yanlış olmayacaktır. Muhalefetin etkin mücadelesi ile ivme kazanabilecek AKP’nin inişinde öne çıkan alanları ve sorumluları şöyle sıralanabilir:
1- Dışişleri ve Davutoğlu: AKP rejiminin en çok kan kaybettiği alanı dış politika oluşturuyor. “Komşularla sıfır sorun” sloganıyla ortaya çıkıp bütün komşularla sorunlu hale gelen Türkiye, özellikle Suriye meselesini bir “iç mesele” durumuna sokarak ayağına da kurşun sıktı. Bu sorunlu alanın baş aktörü Davutoğlu’nun, uluslararası toplumu Suriye’de tampon bölgeler kurmaya zorlama ve Şam rejimini bu yolla devirme stratejisi, geçen perşembe New York’taki BM toplantısında çöktü. Türkiye’nin tampon bölge talebi kabul ve destek görmedi. Sayılarının kısa sürede 200 bini bulması muhtemel sığınmacılarla Türkiye baş başa kalacak.
Sığınmacı sayısı Türkiye’nin taşıma haddini aşınca bunlar, bir yandan kamu bütçesine büyük yük oluşturacak, gelenleri almama halinde Davutoğlu diplomasisinin “insani kılıf”ı da patlayacaktır.
Ortadoğu’da değişim dalgasını yönetmeye, bölgesel düzenin öncüsü olmaya cüret etmiş bu Bakan ne ihtiyatlı davranmayı bildi, ne nüans, ne ölçü tanıdı…Züccaciye dükkanına girmiş fil gibi…AKP’ye maliyeti az buz değil. Topluma çıkardığı fatura ise kabarık; Daha da kördüğüm olmuş bir Kürt sorunu, Şiilerin düşmanlığı, içeride tırmanmış bir Alevi-Sünni gerilimi…
2- İçişleri ve İNŞ: AKP rejimini aşağı çeken ikinci sorun alanı içişleri ve onun ünlü bakanı İNŞ yani İdris Naim Şahin. Her demeci büyük gaflarla dolu olan İçişleri Bakanı, özellikle Kürt sorununa artan “güvenlikçi yaklaşım”la iç siyaseti ve bakanlığını mızrak başı yaptı.
Hakkari’deki ilginç gövde gösterisi halkın tepkisi ile karşılaşınca kent merkezi karıştı. Çatışma çıkınca Şahin bir dükkana sığındı. Hakkari ziyaretini eleştiren köşe yazarlarını da tehdit etti. Köşe yazarları için ‘Ağzına tıkarım o yazıları senin’ diyen Şahin, Gazetecilere, “Siz nerede askerlik yaptınız? Yaptınız mı? Yaptıysanız nerede yaptınız? Siz namlunun ucundan hiç baktınız mı? Karşıdaki namlu size hiç doğruldu mu? Allah aşkına bilmeden mi yapıyorsunuz, yoksa korkarak mı yapıyorsunuz?” dedi. Gaziantep’te yaşanan saldırının ardından BDP il ve ilçe başkanlıklarına yönelen saldırılara İNŞ, şu sözlerle arka çıktı: “Gaziantep’te olay anını müteakip sıcak saatlerde, halkımızın bir tepkisi ortaya çıktı. Bunlar terör örgütüne, onun eylemlerine duruş açısından beklediğimiz, hatta doğru bulduğumuz tepkilerdir, duyarlılığın ifadesidir.” İNŞ’yi tarihe geçirecek en önemli olay biber gazı ile ilgili ifadesi. Gaz bombasının tamamen doğal bitkilerden imal edildiğini, bir zararı olmadığını ve biber gazı nedeniyle herhangi bir ölüm yaşanmadığını iddia etti. İNŞ’ye kendi partilileri bile tahammül edemiyor.
3- Eğitim ve Ömer Dinçer: AKP rejminin eline ayağına dolanan 4+4+4 laiklik karşıtı eğitim projesi, rejimi ve bakanı Ömer Dinçer’i fena sıkıştırıyor. Dinçer, bir kargaşa olduğunu kabul ediyor ve ekliyor; “Kargaşa var ama bu bizim yaptıklarımızla ilgili değil. Kargaşa var ama ciddi problem yok. Kargaşayı bizim ne yaptığımızı anlamayan sözde eğitim uzmanları çıkarıyor. Normal vatandaşlarımızın çoğu bizi destekliyor. Biz istemiyoruz ama vatandaş 60 aylık çocuğunu bile okula göndermekten yana. Eleştirilerin bir kısmı PKK kaynaklı. Çocuklarımızı erken yaşta okula alıp Türkçe öğreteceğiz, onları hayata hazırlayacağız. ‘Rapor dahi almayın’ diyenler PKK yanlıları. Bunu önlemek istiyorlar. Bir de laikçi kesim de bu reformdan rahatsız oluyor“. Eğitimdeki fiyasko, muhalefeti yükseltiyor.
4-Sağlık ve Recep Akdağ: Sağlıkta Dönüşüm adıyla başlatılan sağlığın piyasalaşması,ticarileşmesi ,özelleşmesi sürecinde, başta yolunda gider gibi görünen, hatta AKP’ye umulmadık oyları taşıyan her şey, tersine döndü. Halka daha kolay ve ucuz sağlık hizmetine erişme iddiasıyla çıkılan yolda, doktor ve yardımcı sağlık personelinin iş yükü ağırlaştırılıp esnekleşme ile hakları budanırken SGK, bütçeden sürekli kaynak çeken bir kurum durumuna düşürüldü. Özel hastanelerce hortumlanan kamu kaynakları bütçe açıklarını büyütünce Sağlıkta Dönüşüm’ün de sonuna gelindi. Şimdi enkaz nasıl toparlanır, bunun arayışı hakim. Hastalar daha çok “cepten öde” emrivakisi ile karşı karşıya kalıyorlar. SGK’nın açıkları büyüdükçe büyüyor. Özel hastanecilikte de küçük balık, büyüklere yem olmaya devam ediyor. Bütün bunlar artan ölçüde tepkilere neden oluyor.
5-Dış ticaret ve Zafer Çağlayan: Ekonomide tekne, en çok ihracat tarafından su almaya başladı. AB’nin ihracattaki payı yüzde 34’ün altına düştü. Bu kayıp, Orta Doğu ve BDT pazarlarından ise kolay kolay telafi edilemiyor. İhracatçı, izlenen düşük kur politikasından, ihracatçının kullandığı kredilerin faizlerinin yüksekliğinden, ithalatın yıkıcı etkisinden şikayetçi ve Zafer Çağlayan’ı, içi boş demeçler verip , yerli yersiz efelenip ortalıkta yalancı pehlivan gibi dolanıp gün öldürmekle eleştiriyor. İran’dan yapılan enerji ithalatının ödemesini, altınla Halkbank’a yaptıran Çağlayan’ın bunu altın ihracatı olarak göstermekte ısrar etmesi ise bütün dış ticaret ve büyüme verilerini kirleterek dışarıya karşı Türkiye’yi şaibeli bir ülke durumuna sokuyor.
***
Bildiğimiz RTE, bu sorunlu beş alanının aktörleri bakanlarını bir kabine değişikliği ile harcar mı? Kan değişimine, onunla birlikte politika değişikliğine gider mi? Kolay değil. Çünkü bu kendisini inkar ve temel politikalarının iflasını ikrardan başka bir anlam taşımaz. Bu 5 sorunlu alan ve bakanlarının tasfiyesi, AKP’nin çöküşünün ilanı demektir. Ancak başlayan bu geri sayışın da dönüşü kolay değil.