Kemik erimesinden bitap Türk burjuvazisinin Irak Kürdistanı petrolleriyle ilgili ihtirası biliniyor. Petrol rüyası gören bu aç tavuklar, niyetlerini ilk kez Hasan Cemal’e fısıldamışlardı. HC, şöyle yazmıştı 8 Ağustos 2012 tarihli Milliyet’te; “Üniter kalmakta direnen bir Türkiye küçülür, özerk ya da federatif bir Türkiye büyür mü? Küçülmek ne demek? Türkiye Kürtlerinin Irak Kürtleriyle kaderini birleştirmesi… Büyümek ne demek? Türkiye’nin Irak Kürtleriyle, Suriye Kürtleriyle bir federasyon çatısı altında birleşmesi… devletin zirvelerinde esintiler öyle ki, Kuzey Irak’taki petrol zenginliği konusunda Türkiye -Amerika dahil- kimseye meydanı boş bırakmak niyetinde değil.”

AKP rejimi bu rüyayı realize etmeye çalışırken, Irak ve Suriye Kürdistanlarının Türkiye’ye dahil edildiği harita da vitrinlere konuldu.

 AKP’li Kürt işadamı ve milletvekili Galip Ensarioğlu,  7 Ocak 2013 tarihli Birgün’de her şeyi gayet açık ifade ediyordu; “ Türkiye bölgesel ve ulusal güç olma isteğini her defasında ifade ediyor. Ama bir gerçek var ki, içeride sorun varken küresel güç olamazsınız. Bakın Irak ile ticaret hacmimiz 10 milyar doları buldu. Bunun 9 milyar dolarını Kuzey Irak ile gerçekleştiriyoruz. Beş yılda 25 milyar dolara çıkabilir. Kuzey Irak’a giderseniz Türkiye görürsünüz. Suriye’deki Kürtlerin çoğu Türkiye’dekilerin akrabası. Suriye’deki Kürtlerin de yüzü Türkiye’ye dönük ve Araplar ile sorunlu. Araplar için de Kürtlerden ayrılmak en doğru tercih olabilir. Türkiye böyle bir sürecin sonucunda bölgesel ve küresel güç olur. Hem ekonomik hem de siyasal anlamda”.

YAYILMA EMELLERİ

“Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek” başlıklı bu yayılma hayalini, İmralı da paylaşmış görünüyor. Orası, bunu kendi lisanında ifade etti . Öcalan’ın ne dediğini Demirtaş şöyle aktardı; “…bütün farklı kimlikler, farklı inançlar bir Ortadoğu konfederal sistemi içerisinde bir arada yaşayabilirler diyor. Öyle sınırların değiştiği resmi sınırların farklı şekilde çizildiği bir modeli kastetmiyor. Örneğin AB’yi örnek verirken, kömür ve çelik birliğiyle başladı bu diyor ve bugünlere kadar geldi. Avrupa için kömür-çelik ne idiyse o dönem, bizim coğrafyamızda da, Dicle-Fırat’ın suyu böyledir diyor. Dolayısıyla bu su etrafında bir birlik, bir dayanışma başlar ve giderek bu Ortadoğu’yu da kapsayan bir demokratik Ortadoğu konfederasyonuna dönüşebilir.” 

Öcalan’a, yayılmacı burjuvazinin kirli petrol dilini kullanmak yakışmazdı elbette…Ama o da petrol demiyor, “su” diyor ; sonuç ise aynı kapıya çıkıyor. Petrol olsun, su olsun, Türkiye’ye katılmak istenen coğrafyanın temel zenginlikleri. Anlaşılıyor ki, AKP neoliberalizminin Irak’ın toprak bütünlüğüne kastederek, Suriye’de Esat’ı karşısına alarak gerçekleştirmek istediği bu emperyalizm karikatürü saldırıya, PKK’nın “merkez”inden ciddi bir itiraz yok. Kürt siyasetinin milliyetçi kanadı galebe çalıyor ve  Ensarioğlu’unun hissiyatında, şimdiden bu “pazarların kardeşliği”nin neler kazandıracağının hayalleri kuruluyor.

 AKP İLE KADER BİRLİĞİ

Kürt siyasetinin merkezi, yayılmacılığa katılmayı kabul ederken artık kaderini bir anlamda AKP’ninkiyle birleştirmiş oluyor. Kürtler, Suriye meselesinde Esat rejimine karşı tutum değiştirmeye başladı ve OSO muhalefetine yakınlaştılar. İçeride ise AKP’nin inisiyatifinde sürdürülen “Barış süreci” ve devamı (başkanlık dahil)AKP hamlelerinde, Kürt politbürosunu, hep kendine ayar verirken bulabiliriz.  

Ne var ki, hem RTE’nin hem de PKK’nin işi kolay değil. Türkiye’yi güneye doğru yayma, öyle tereyağından kıl çekerek gerçekleştirilecek bir proje değil. İçeride toplumu kutuplaştırıyor, dışarıda ise Türkiye’yi bir ateşin içine sürüklüyor. Bir kere, Kuzey Irak’ı Bağdat’tan koparma fikri, ABD’den onay görmedi ve sürekli uyarı alıyor. ABD, Irak’ın parçalanmasının, sonunda İran’a yarayacağını düşünüyor. AKP rejimi ise ABD’yi bir oldubitti ile karşı karşıya bırakmak niyetinde, ayrıca Bağdat ve arkasındaki İran’ın tepkisini de hafife alıyor.Ya da ABD ve İsrail’e güveniyor.  İkincisi, bu operasyon Suriye ile çatışmayı gerektirirken PKK’den Suriye’de, PYD’yi Esat’a saldırtması da isteniyor.

Haliyle, yayılmaya ortaklık, PKK’ye Irak’ta Araplara, Suriye’de Esat’a saldırma görevini veriyor. Aynı serüvenciler, Türkiye halkını da Bağdat,Tahran ve Şam’ın hedefi haline getirecek kadar ateşle oynuyorlar.

 SAPMAYA TEPKİ?

Peki PKK merkezi, bu işbirliğinden eline ne geçeceğini umuyor ? Neoliberalizme sapmış bir PKK merkezini,  tabanı, gerillası ne kadar hazmedecektir? HDK çatı örgütü, bu neoliberal sapmaya ne diyor? Bekleyip göreceğiz. “Su Birliği” ile neoliberal vagona atlamakla iş bitmiyor. Suyu kim kontrol ediyor? Sulanan topraklar, ağalardan bir toprak reformu ile alınıp dağıtılmazsa, kime yarayacak? Gerillanın marabaya, tarım işçisine döndüğü bir “barış” için mi sürdürülmüş olacaktır 30 yılın savaşı? Koçlar, Karamehmetler, Exxon ve Barzani işbirliği ile Kürdistan petrollerinin üstüne konsunlar diye mi yapılmış olacaktır 30 yıllık savaş?

Eşit yurttaşlık, anadilinde eğitim, yönetime katılma gibi haklı Kürt taleplerinin hep arkasında olduk, olacağız. Bunların, Türkiye’nin genel demokratikleşme mücadelesinin bir parçası olduğuna inandık, inanacağız. Ama bunları elde etmek için Türkiye kapitalizmini güneye yaymanın fedaisi olmayı “çözüm” sananların ne Kürt ne Türk, hiçbir  yurtsever, demokratı yanında bulacaklarını kimse beklemesin. Neoliberal sapma, Kürt hareketinde ciddi bir saflaşmaya da yol açabilir. İzleyip göreceğiz.

Written by Mustafa Sönmez