Çaresizce İnşaata Sığınıyorlar; Stoklar Büyüyor…
Sadece İstanbul , Ankara, İzmir, Bursa değil; neredeyse Türkiye’nin her yeri sanki bir inşaat şantiyesi.…
Türkiye sol-sosyal demokrat siyasetinde “ulusalcı” olarak bilinen kesim, özellikle “Kürt sorunu” na yaklaşımı ile diğer sol ve sosyal demokrat kesimlerden ayrışıyor. CHP’nin bir kısmında, İşçi Partisi’nde; medyada Aydınlık-Ulusal Kanal, Sözcü, Cumhuriyet, Yurt gibi gazetelerin bir kesiminde savunulan “ulusalcılık”, geniş anlamda solda birlik, bütünlük sağlanması, AKP rejimine karşı etkili, kararlı bir mücadele sergilenmesi, potansiyel ittifak ve dayanışmaların tesisi önünde bir sorun. Dahası kendi kendini de kilitliyor, ilerletmiyor. Bununla kararlı bir biçimde yüzleşmek ve sağlıklı bir sorgulamaya tabi tutmak zorunlu.
KÜRT SORUNU
Ulusalcılık, ülkede Kürt sorunu diye bir sorun olmadığını ve bu sorunun kabulünün, ülkeyi bölmeye, parçalamaya götüreceğini savuna gelmektedir. Öteden beri, muhayyel bir kukla Kürt Devleti kurulması tehlikesini hep önde tutan ulusalcılar, ülkenin bölünüp parçalanmasına yol açacak bu projenin dış güçlerin, özellikle ABD’nin bir oyunu olduğunu öne sürmekteler.
Kendilerini demokrat, sol, sosyalist kimlikle tanımlayan ulusalcıların, Kürt realitesi karşısındaki inkârcı tutumları anlaşılmazdır. Demokratlığın asgari ölçüsü, farklı kimliklere, kültürlere saygı göstermek, onların varlığını kabullenip kendilerini ifade etmelerine alan açmak, bu özgürlükler için gerektiğinde mücadele etmektir. Tersine, onları bastırmak, yok saymak değildir. Bu inkârcılık, daha baştan demokrat, sol olmak iddiasının da içini boşaltmak demektir.
Demokratlar, sol-sosyalistler, bilime inanır; hurafelere, saplantılara değil. Bağnaz dinci, muhafazakârlardan sol düşünceyi ayıran şey, tezlerini sorgulaması, iç tutarlılık testine tabi tutması, pratikte, olgularla sınaması ve korkmadan dönüştürüp yeniden üretmesidir. Ulusalcıların ısrarla inandıkları şudur; Kürdistan’da ABD eliyle bir Kürt devleti kurulmak istenmektedir ; Türkiye, Irak, İran ve Suriye topraklarında ikamet eden Kürtler de emperyalizmin bu projesine biat etmekte, bu anlamda bölücü-ayrılıkçı tutum içindeler. Ne yazık ki, kendisine bilim insanı diyen yazar-çizerler de bu teze inanmaktadır. Bu sava, gelişmelerle, olgularla hiçbir teste tabi tutulmadan ısrarla iman edilmesi, sol olmak adına üzücüdür.
BOŞ İNANÇLAR…
Ulusalcıların temel iddiası şudur; ABD, bölgede İsrail’e müttefik bir Kürt devleti kurdurmak istemektedir. Kürt devletinin Akdeniz’de limanı olması için Suriye’de Esat rejimine karşı muhalefet örgütlenmiştir. Esas amaç Suriye’nin kuzeyinden bir Kürt koridoru açmak ve muhayyel Kürt devletine, petrol ve gazını transfer olanağı yaratmaktır. Ne var ki, Suriye muhalefeti içinde El Kaide uzantısı El Nusra’nın ortaya çıkması ve sivrilmesi hesapları bozmuştur, vb…
Bu tezin hem iç tutarlılığı yoktur hem de, tezin doğruluğunu gelişmelerle, olgularla test ettiğinizde pek aciz kalmakta, birçok soruya yanıt verememektedir.
Bir kere, varsayalım ki, öne sürüldüğü gibi, ABD’nin kukla bir Kürt devleti kurdurma niyeti olsun-ki, bunun neredeyse 50-60 yıllık bir niyet olduğundan söz edilir- bölgedeki Türkiye,Suriye,Irak ve İran devletlerinin her birinden Kürt parçaları alarak yapılabilir bu, ancak. Bu ülkeler, kendi toprak bütünlüklerini bozacak bir şeye niye onay versinler? Hatta, ABD’ye yardımcı olsunlar ?…Ama ulusalcı teze bakılırsa, Bağdat, Ankara bu senaryoya neredeyse omuz vermekte, Şam ve Tahran ise ayak diretmektedir. Bağdat, Ankara, neden destek versin? Kim ülke bütünlüğünün parçalanmasını ister ? Kaldı ki, son gelişmeler, ABD’nin, bu ülke bütünlüklerinin bozulmasını değil, tersine, bozulmamasını destekler olduğunu gösterdi. Erbil’i baştan çıkarıp Irak Kürdistan’ınıyla ‘Türkiye’yi büyütme’ hevesindeki yeni Osmanlıcı AKP’lileri tersleyen ABD oldu ve Irak’ın toprak bütünlüğünü bozdurmayacağını belirtti. Aynı ABD, Suriye’de ise Kürtlerle savaşmayan, ama El Nusra’yı püskürten Esat’a yaklaşmaya başladı. ABD için bu konjonktürde bağımsız bir Kürt devletinin oluşumu, en az destekleyeceği şeydir. ABD için bölge ülkelerinin toprak bütünlüğü, bölge istikrarı için daha önemlidir.
ABD İSTEDİ DİYE…
Kaldı ki, her emperyalist devletin böyle niyetleri olabilir, ama onlar istedi diye, Kürtler hemen bir maşaya mı dönecekler? Öyle de değil. Nitekim ne Irak, Suriye, ne de Türkiye Kürt siyasetlerinin bir araya gelip devlet olma konusunda bir niyet beyanları, eğilimleri var. Özellikle Türkiye Kürt siyaseti 1990’ların sonlarına doğru, Türkiye bütünlüğü içinde bir mücadele stratejisinin en doğrusu olduğunu beyan etmiş ve o zamandan beri “ayrılarak” değil, bütünlük içinde kalarak beklentilerine karşılık bulmanın çabası içindedir. Aynı şeyi Irak ve Suriye Kürdistanı için de önermektedirler.
Özetle, Kürtlerin hedefi, bir devlet çatısı altında birleşmek değil; her Kürt parçanın, kendi ülke bütünlüğü içinde, ana dilini kullanabileceği, geliştirebileceği, yerelde söz ve karar sahibi olacağı demokratik yapılar için mücadele etmesidir. Kürtler, bunun yanında, bir devlet hedeflemeden, her Kürt bölgesinin bir biri ile ilişki geliştirmesinin önünün kesilmemesini talep etmekte ve pratikte de bunu yaşamaktalar.
Kürtlerin bu duruş ve mücadele programlarının ne bölge ne de Türkiye için tehlike teşkil eder bir yanı vardır. Tersine, bu duruş, bölge ve ülkelerin iç barışı, istikrarı açısından en doğru olanıdır ve arkasında durulmalıdır.
ÖNYARGILARDAN ARINMAK
Türkiye’de Kürtlerin ana dillerinde eğitim, anadilde kamusal hizmet alma, yoğun oldukları bölgelerde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi , söz ve karar sahibi olacak yasal, Anayasal düzenlemelere gidilmesi talepleri, her demokratın, sol-sosyalistin desteklemesi gereken taleplerdir.
Ulusalcı kesim, Kürtlerle ilgili tezlerini yeniden gözden geçirmeli, Kürt siyasetine dönük önyargılarından arınmayı ve yenilenmeyi bilmelidir. Bunu başarması, kendi gelişiminin de önünü açacaktır ve Türkiye’deki demokrasi bileşenleri arasında verimli bir işbirliğin , kardeşliğin imkânlarını daha da çoğalacaktır. Bu cesaret,yenilenme, CHP’deki iç çekişmeyi de sonlandıracak ve onu daha güçlü bir parti durumuna getirecek, tüm sol-sosyalistlerle işbirliği, dayanışma kanallarını genişletecektir.