Bu yılın üçüncü  çeyreğinde (Temmuz-Eylül) ekonominin yüzde 4,4 büyüdüğü açıklandı. Ocak-Eylül dönemini, yani 9 ayı alırsak büyüme yüzde 4. Ekim-Aralık dönemi ise 2014’ünün Mart ayı sonunda açıklanacak. Beklenti, 2013 için yıllık büyümenin yüzde 3,5 dolayında olacağı yönünde. Hedef neydi? Yüzde 4. Demek ki hedefin altında olacak. Ama mesele bu değil. Mesele bu büyümenin de tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi, yine iç pazara dönük olması, döviz kazandırmayan, tersine döviz harcatan olması, sonuçta da cari açık kamburunu azaltmayıp artırması. Hem de geçen yılınkinin 2 puan üstünde, yüzde 8’e çıkarak…

CARİ AÇIKTA ARTIŞ…

Bakın, 9 ayın büyümesi ne tür bir kaliteye, ya da kalitesizliğe sahip. İlk 9 ayda üretilen mal ve hizmetleri alt alta koyup bunu dolara çevirdiğinizde, milli gelir  2012’nin 9 ayında 584 milyar dolar iken bu yılın 9 ayında 620 milyar dolar olmuş. Peki, aynı dönemde verilen döviz açıkları, yani cari açık ne olmuş? 2012’nin 9 ayında 35,7 milyar dolar, bu yılın Kaynak: TCMB ve TÜİK veri tabanı     ilk 9 ayında ise 49 milyar dolar. Büyüme arttıkça, döviz açığı da artmış. Neden? Çünkü, büyüme, yani mal ve hizmet üretimi ithal girdiye       bağımlı, ekonominin çarkı hızlandıkça ithalat daha hızlı artıyor.

untitlKaynak: TCMB ve TÜİK veri tabanı

İhracat, ithalatın hep gerisinde kalınca dış ticaret açığı büyüyor. Turizm, taşımacılık vb. hizmetlerden gelen döviz,  açığı kapatamayınca, üstelik, yabancıların gelir, kâr transferleri de açığa eklenince, döviz açığı daha da büyüyor. Nitekim bu yılın ilk 9 ayında 49 milyar doları bulunca, 9 ayın milli geliri olan 620 milyar dolara oranı da yüzde 7,9’u, yuvarlak olarak yüzde 8’i bulmuş oluyor. Bu, gelişmiş ve Türkiye benzeri “yükselen ülkeler” arasında çok yüksek bir oran. Hatta böyle bir cari açığı olan ülke yok.

Böyle bir cari açık büyüklüğünü çevirmek için kaynak bulmak artık zorlaştı. Bu kaynak, daha çok borç olarak bulunuyordu ama özellikle Mayıs ayından bu yana, dış kaynak girişi hızla yavaşladı.

NE OLACAK?

Böyle bir cari açık, Türkiye’yi küçülmeye zorlayacak. Çünkü bu, aşırı ısınma, cari açık, bakın geçmişe göre yeniden, nereden nereye tırmandı…

untitled

Kaynak: TCMB ve TÜİK veri tabanı     

Cari açığın tavan yaptığı yıl, 2011 idi. Toplamda 75 milyar doları geçmiş, milli gelire oranı da yüzde 9,7’ye çıkmıştı. Büyümenin yüzde 2,2’ye çıktığı 2012’de bile oran yüzde 6,2 olmuştu. Bu yıl ise 9 ayda yüzde 8, yılın tamamında yüzde 7,5’un altı pek mümkün değil. Böyle bir açık yine dudak uçuklatıcı.

İşte bu nedenle, Ekim başında hükümet, tüketici kredilerine ve kredi kartlarına bir kelepçe vurdu. Bankaları, tüketiciye kredi kullandırma ve kredi kartı ile borçlanma konusunda kuşattı. Bankalar sızlandılar ama mecburlar uymaya. Aksi taktirde borçlanarak ithalata dayalı iç tüketim artıyor ve cari açık bu iç tüketimle daha da tehlikeli bir yere gidiyor.

NEREYE HARCANDI?

İlk 9 ayın büyümesine ailelerin,  biraz da devletin harcamaları kaldıraç olmuş. Devletin hem mal alımları hem de yatırım harcamaları azalmamış. Ama özel sektör yatırımda hız kesmiş ve yatırımlar  9 ayda yüzde 1,4 gerilemiş.

Aile harcamalarında başı “ulaştırma harcamaları” çekmiş. Bunu siz otomobil alımları diye okuyun. Devamında beyaz eşya, mobilya, elektronik ürünlerine para harcamış hanehalkı. Tabii ki önemli kısmını da borçlanarak. Ekim ayı sonu itibariyle hanelerin tüketim kredisi ve kredi kartı üstünden  borç bakiyelerinin 321 milyar TL’yi bulduğunu geçerken hatırlatalım. Aileler, otomobil ve dayanıklı malların ardından mutfak harcamalarını artırmışlar , giyim harcamaları, seyahat harcamaları artmış. Sonuçta ellerindeki gelirlerini ve borçlandıkları ile harcamaktan pek geri durmamışlar. Ama, 2014’te buna devam edebilecekler mi? Zor. Bir kere bankalara , muslukları kıs, emri gitti. Dahası faizlerin yükselmesi gündemde. Bu da borçlanmayı zorlaştıracak. 2014’te bol keseden iç tüketimle büyüme şansı epeyi daralıyor . Seçim yıllarında bu tüketime dayalı “tatlı hayat”ı sürdürmek zorlaşacak. Döviz kuru, ABD’deki gelişmelere bağlı olarak fırlayabilir, bunu önlemek için faiz silahı kullanılırsa-ki öyle olacak gibi- o zaman yükselen faiz ile ekonomi biraz daha büzülebilir. Bu da daralan iş, artan işten çıkarma, düşecek gelirler ve ödenemeyecek borç taksitleri demek.

Bakın, büyüme isimli parıltılı ipek halının altından ne çöpler birikmiş

 

 

Written by Mustafa Sönmez