Sık sık başvurduğum bir benzetme var AKP rejimi, özellikle lideri RTE için: Ters yönde ilerlemeye çalışan, bagajı cesetlerle dolu sürücü…

Her gün yeni bir anayasa ihlalinin, yasa tanımazlığın örneğini veren Kaçak Saray ve rejimi, attıkları her adımda kendilerini Anayasa ve yasalarla ilişkili görmüyor, o günü kurtarmaları neyi gerektiriyorsa, öyle yapıyorlar. Tıpkı, ters yöne girmiş arabanın çarpa çarpa, vura kıra ilerlemesi gibi…İnsanlar ölüyor, masum insanlar; doğa tahrip ediliyor, ağaçlar kesiliyor, tarihi,kültürel varlıklar yok ediliyor…Hepsi ne için? Ters yöne girmiş arabanın bagajındaki suç delilleri ile yakalanmamak, tarafsız, bağımsız yargı önünde hesap vermemek için.

Biriken suçlar…

Bütün bu bagajdaki cesetler yıllardır biriktiriliyor: Türk-islam sentezi rejimin inşasına başlanan 2002 Kasım ayından bu yana her icraat yılları bir dizi usulsüzlük ve yasa dışılık, anayasa tanımazlıkla geçti. “Dur bir yerimi yapayım, bak sana neler yapayım” deyişine uygun olarak, kendilerine alan açmak için, başlangıçta demokratik göründüler, kimliklere, özellikle Kürt kimliğine ve özgürleşme mücadelesine saygılı göründüler. Saf dışı etmek durumunda oldukları “vesayet  rejimi” vardı; Onlar için AKP-Cemaat ortaklığı , yuvalandıkları Emniyet, MİT, mülkiye makamlarında ağlarını yavaş yavaş ördüler. “Ergenekon, Balyoz, Sarıkız , casusluk” vb isimlerle kurdukları kumpaslarda, yanlarına liberal sol yedek lastikleri almakta da zorlanmadılar. Kendilerine alan açtıkça, cüretleri arttı .

Rejim inşası için katlar çıkıldıkça hedef büyüttüler. Herşeyin yelkenlerine rüzgar taşıdığı bir dönemden geçiliyordu. Dünya kapitalizmi bir para bolluğu döneminden geçiyordu 2003-2007 arası ve gidecek adres arayan bu para Türkiye’ye de park edince, ekonomi, sırtında ağır borç yükleri biriktirmek pahasına büyüdü. Büyüme, yeni istihdam, Hazineye vergi demekti. Hazineye vergi demek, “sağlık reformu, TOKİ inşaatı, kentsel altapı, duble yol,havalanları vb”  demekti. Bütün bunlar, rejimi, seçmen gözünde “Çalışkan, işbilir, işbitirir” yaptıkça her sandıktan büyüyerek çıktılar. Kaplarına sığmaz, kendilerini dev aynasında görür haldeydiler. Artık bölgesel güç, “Yeni Osmanlı” olarak özellikle Orta Doğu pazarlarına hükmedeceklerini düşündüler.

Cüretkârlık

Dünya kapitalizminin 2008-2009 krizi ile birlikte cüret daha büyüdü. Suriye’de gerilime benzinle gittiler, Mısır’da kraldan çok kralcı davrandılar, Irak’ta boylarından büyük işlere kalkıştılar ve bagajdaki cesetlere sadece yurt topraklarındakileri değil, komşu topraklarındaki cesetler de eklendi.

Samimiyetsiz, düzenbazdılar. Kürt sorununun çözümüne tarafmış gibi görünüp el altından savaş baltalarını bileyliyorlardı; Alevi kimliğine saygılı davranıyor görünürken “Sünni bir Orta Doğu” kurup başına geçmenin kanunsuz hazırlıklarını yapıyorlardı. Kadın kimliğine saygılı görünüp erkek egemenliğini iyice pekiştirecek  modeller inşa ediyorlardı. Doğa dostu görünürken ülkenin madenlerini, ormanlarını, akarsularını yandaş sermayedarlarına peşkeş çekiyorlar, iş cinayetlerinin arkası kesilmiyordu.

Rüşvet çarkı

Bütün bunları yasaya uydurmak için bir dizi uyduruk torba yasalar çıkarırken, hukuksuz bulunan icraatlardan geri adım atmaya zerre kadar yeltenmiyorlardı. İşi o raddeye vardırdılar ki, ülke milli gelirinin yüzde 40’ına yaklaşan vergi ve sigorta primi, kamu gelirini hesapsız kitapsız kullanmakta beis görmedikleri gibi, inşaat furyasından, taraflı devlet ihaleleri, özelleştirmelerden akan kanunsuz paralarla, İran’ın ABD ambargosu nedeniyle tahsil edemediği alacaklarına fedailik ve aracılık yaparak akan milyar dolarlarla  “paralel bütçeler” oluşturdular. O kaçak sarayın resmi kayıtlarda görülen paralarla yapılamayacağı ortada iken nasıl ve hangi kaynakla yapıldığının hesabını vermediler. Hesap soracak olanları anında “casusluk” , Cumhurbaşkanına hakaret vb. yaftaları ile bastırdılar.

Şimdi, bu geri dönülmez yolda her tür muhalefeti etkisiz kılmak için Başkanlık rejimine muhtaçlar. Haziran 2015 sonrası Kürt siyasetine karşı başlattıkları savaşın insafsızca sürdürülmesi bundan. Davutoğlu gibi kendi seçtiğine bile tahammülsüzlük bundan.

Ters yönde ilerleyen kural tanımaz yolcunun hali , cinnet halidir.

Vade veremeyiz ama akibeti biliyoruz.

Her cinnet uçuruma sürükler…

(*) 11 Mayıs 2016’da Özgür Gündem gazetesinde yayımlandı.

Written by Mustafa Sönmez