TMMOB-MMO /Dopingli Büyümenin Karanlık Yüzü Sunumu
Dopingli büyümenin öteki yüzü
Tarzan zor durumda…Ekonomi paldır küldür aşağı yuvarlanıyor. Dolar kuru barometre gibi. Herkesin gözü kurda. 1.97 TL’ye kadar çıktığı oluyor, Merkez Bankası Toma’lardan su sıkıyor, biraz geriler gibi oluyor yine kafasını kaldırıyor, yeniden müdahale, biraz gerileme, ama 1.95 TL’ye yapıştı kaldı.
RTE, ‘durum kontrol altında’ havası vermek için Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde topladı ekonomi ile ilgili bakanlarını ve Numan Kurtulmuş, Canikli, Gedikli ile bir toplantı yaptılar. Yapılan açıklamada; “faiz lobisi” lafı geçmedi olan bitenlerin müsebbibi olarak , son 2 aylık dönemde, özellikle gelişmekte olan ülkelerde finansal piyasalarda belirgin bir dalgalanma yaşandığı, gelişmekte olan birçok ülkede döviz kurlarının temel para birimleri karşısında değer yitirdiği, borsa endekslerinin gerilediği, iç ve dış borçlanma maliyetleri ile risk primlerinin arttığına değinildi. Ama, ardından faizin artırılacağına dair göiz kırpıldı. Döviz zıplamasına karşı faiz silahına davranmaktan kaçan iktidar adına Merkez Bankası faizin artırılacağı sinyalini 15 Temmuz’da bir yazılı açıklama ile duyurdu; “Faiz koridorunu genişletici yönde ölçülü bir adım 23 Temmuz 2013 tarihli Kurul toplantısının gündemine alınacaktır.”
DIŞ SERMAYE ÇIKIYOR
Faiz ne kadar artırılır, dövize yöneleni caydırır mı bekleyip görmek gerek. Ancak sermaye kaçışxı sürüyor. Mayıs ayı ödemeler dengesi, 7,5 milyar dolar cari açık verildiğini ortaya koyarken bu açığın finansmanı için dışarıdan neredeyse yeni sermaye girişi olmadı. Yani dışarıdan ne sıcak para, ne doğrudan yabancı sermaye ne de dış kredi olarak net giriş yaşandı. Haziran ve temmuzda ise çıkmışın sürdüğü kesin ama miktarı bilinmiyor henüz.
Mayıs cari açığının 4,5 milyar doları, döviz rezervinden, 3 milyar dolara yakını da kaynağı belirsiz döviz girişi ile karşılandı. Bu, döviz rezervinin erimeye başlaması demek.
Döviz rezervi hızla eriyen ülkelerin, faizle dövizi terbiye etmeleri, onunla da baş edilemez ise mecburi istikamet gideceği kapı IMF’dir. Toplam 350 milyar dolarlık dış borç içinde payı yüzde 5’i bile bulmayan IMF borcunu afra tafra ile ödedik diye caka satanlar yavaş yavaş IMF kapısına mı yönelecekler? Hiç olmayacak şey değil. Çünkü Tarzan gerçekten de zor durumda. Çok değil, 1 ayda şemsiye ters döndü, döviz rezervleri çıra gibi yanmaya başladı.
REZERVLER ERİYOR
Merkez Bankası’nın döviz ve altın varlıkları, dış varlıklarını ; kamuya, bankalara ve yurt dışındaki Türk vatandaşlarına olan döviz ve altın borçlarının yanı sıra diğer borçları da dış yükümlülükleri oluşturur. İkisinin farkı ise , bize “net rezerv”i verir. Mayıs başında net rezerv 45,8 milyar dolardı, 12 Temmuz itibariyle bu rakam 39,9 milyar dolara geriledi, Yani Merkez Bankası bu dönemde net olarak 6 milyar dolara yakın döviz kaybetti. Bu dönemde kuru bastırmak için satılan döviz de aşağı yukarı bu kadar.
Kaynak: Merkez Bankası veri tabanı
KARAÇAM YORUMU
Durumun vehametine, bankacılık dünyasının en kıdemli isimlerinden Burhan Karaçam da işaret ediyordu. Fethullah Gülen cemaatinin gazetelerinden Bugün’ün 13 Temmuz tarihli manşetinde yer alan söyleşide Karaçam şöyle diyordu; “Merkez, dolar satarak kurları kontrol edemez. O kadar rezervi de yoktur. Sanırım MB’nin brüt rezervi 130 milyar dolar civarında. MB’nin, bu brüt rezervin karşılığında bankalara borcu var, bu miktar da 60 milyar dolara yakın. 17-20 milyar doları da dış ülkelerde yaşayanların parası. Toplam 85 milyar dolar eder, bir miktar da altın rezervi var. Geri kalan kısmı, yani 30 milyar dolarlık serbest kullanım bölümü bulunuyor. Bundan bir miktar satıldı, 7 milyar dolar civarında. Bir kısım döviz de girdiğini düşünelim. 20-25 milyar dolar gibi bir rakama ulaşır. Demek ki, 1-1,5 aylık ithalata yetebilecek bir döviz rezervimiz var.” Bu de eski Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü’nün yorumu…Devam ediyordu Karaçam, “2002-2012 arasında yaşadığımız dönemi bundan sonraki 10 senede yaşama ihtimalimiz az… Eğer ABD likiditeyi daraltırsa onun da etkilerini göreceğiz. Ne kadar sürer bilemiyorum ama şu anda yapılacak birinci derecedeki iş, kısa vadeli kredileri mümkün olduğu kadar uzun vadeye yaymak. Onun da, bugünkü mevcut fiyatlamalardan olması zor. Bu yeni bir maliyet getirecek. Tabii biraz enflasyonu artıracak, kurlarda hareketlilik bir süre daha devam eder”…
Kısa vadeli borcu uzun vadeye yaymak, alacaklının kolay kabul edeceği şey değil. IMF kefaleti bile ister.
Kibirli RTE, büyük lokma ye, büyük konuşma!..Allahın sopası yok, seni düşürdü mü faizin kapısına yeniden … Faizi yükseltmeyiz, diyordun, bak girdin aynı kısır döngüye…