Ortalığı kaplayan “Faiz koridoru, politika faizi, gecelik faiz, vadeli repo ihale faiz oranı” gibi soğuk kavramlar demeti ile Merkez Bankası’nın faizleri indirmesi , haftaya damgasını vurdu. Nasılı, kaç puanı, o kadar önemli değil. Bir yıl kadar önce yükseltilmişti, şimdi indiriliyor…Peki neden? TCMB, kendi misyonunun fiyat istikrarı, enflasyonu terbiye etmek  olduğunu ifade ederek faizlere müdahil olduğunu belirtiyor. Ama, enflasyonla ilgili her hamlesi, büyüme, kamu maliyesi, dış ticaret…tüm diğer değişkenleri de etkiliyor.

Bir yıl kadar önce faiz koridorunu genişletmek diye adlandırdığı “faizleri yükseltmek”, sonuçta fazla yüksekten uçan ve her an çakılma tehlikesi olan ekonomiyi soğutmayı amaçlıyordu. Bu belli ölçülerde oldu ama biraz fazla soğudu ekonomi. Yüzde 4 olarak belirlenen 2012 büyüme hedefinden daha düşük ve soğumuş bir ekonomi var önümüzde. Hedeflere yaklaşmak gerekli. Şimdi faizleri yeniden düşürmeye yönelerek hangi alanda neler yaşanabilir buna bakalım;

 

Hedef Büyümeye Katkı: Yüzde 4 büyüme hedefinin gerisinde kalan ekonomiye, yılın geri kalan kısmında bir ivme kazandırıp hedefi tutturmak ,temel çıkış noktası gibi duruyor.  Yılın ilk yarısının yüzde 3’lük büyüme performansı, iç talep ve özel yatırımların gerilediğini , büyümeye şişirilmiş (altın ihracı yalanıyla) ihracatla ile ulaşıldığını söylüyor. Oysa , yılın başında Orta Vadeli Program’da yani OVP’de büyümenin iç talep ve özel yatırımlarla gerçekleşmesi öngörülmüştü. İndirilmiş faizin, tüketici kredilerini canlandırması, kredi kartı harcamalarını hareketlendirmesi, böylece kıpırdayacak iç talep ile büyümeye yeni rüzgar gelmesi umuluyor. Aynı şey , hız kesmiş özel yatırımlar için de geçerli. Umuluyor ki, indirilen faiz, yatırımlarda yeniden bir hareketlenme yaratır. Böylece yılın kalan kısmında hem iç talep hem ihracatın hareketlenmesi ile hedeflenen yüzde 4 büyüme gerçekleştirilir ve aynı tempo ile 2013 için hedeflenen yüzde 5 büyüme hedefine yoğunlaşılır…Gelin görün ki, özellikle hanehalkının sırtındaki borç yükü ile yeni krediler kullanması ve tüketime niyetlenmesi de çok şüpheli.

 Bütçe açığı: İndirilen faizlerin sararıp solmaya başlayan kamu maliyesinin yüzünü de toplamasına yardımcı olması bekleniyor. Yılın ilk 8 ayında 8,5 milyar TL açık veren bütçenin, OVP’de öngörülen 21 milyar TL yıllık açığın henüz yarısında olmaması, rahatlatıcı değil. Biliniyor ki , özellikle Aralık ayında tüm kurum ve kuruluşlar ödeneklerine yüklenip  tüketiyorlar ve yılın tamamı için öngörülen milli gelirin yüzde 1,5’unda tutulacak bütçe açığı, pek de mümkün değil. Ne vergi gelirleri öngörüldüğü gibi milli gelirin yüzde 23’ünü bulabilecek ne de harcamalar yüzde 25’te frenlenebilecek. Yılın sonunda güvenilen dağlarda tepeleme kar bekleniyor; bütçe açığı umulanın ötesinde açık verecek gibi. Faiz indiriminden beklenen ise, yeniden iç talepte canlanma ve yeniden KDV,ÖTV vergi üretimi ile gelirleri artırma, dolayısıyla açığı en azda tutma umudu…

 

Dış Kaynak Girişi: Merkez, AB’de ve ABD’de parasal genişlemeye dönük çabaların Türkiye’yi bir dış kaynak seline maruz bırakacağından da endişeli. Bu kaygı şöyle ifade edilmiş; “Yakın dönemde yaşanan gelişmeler finansal piyasalarda risk algılamalarının kısmen iyileşmesine neden olsa da, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin sürmesi nedeniyle para politikasında her iki yönde de esnekliğin korunmasının uygun olacağı belirtilmiştir.”  Sıcak paranın borsaya , özellikle devlet tahviline , -cazip faizlerin etkisiyle – gelmesi artabilir. Mevduat faizi bile dışarıdaki para için cazip. Hızlı kaynak girişi, TL’yi aşırı değerli hale getirerek ithalatı ödüllendirip, ihracatı zayıflatıyor, sonuçta cari açığın yeniden büyümesine yol açıyor. Faizleri aşağı itme çabası, aşırı dış kaynak girişine bir engel oluşturma niyetini de kapsıyor.

 

İhracata destek: TL’nin aşırı değerlenmesinin önlenmesi, kuru yukarı itici etki yapacağı için, ihracatçının beklediği olacak. 148 milyar dolarlık 2012 ihracat hedefini gerçekleştirmeleri zorlaşan ihracatçılar, değerlenen TL’den ve ihracatın finansmanında faizin yüksekliğinden şikayetçiydiler. Bu indirimle  beklenen şu; faiz inince, hem dolar kuru 1.80 TL’lerin üstünde kalarak ihracatçıya moral verecek hem de ihracatın ve yatırımların finansmanının faizi , görece inmiş olacak. Bu da cari açığı daraltmaya yarayacak bir unsur gibi görülüyor.

 

Enflasyon: Gelelim faiz indiriminin Merkez’in asli işi olan enflasyona, etkisine. Merkez, faiz kararını alırken şöyle demiş; “ Kurul, enflasyondaki düşüşün yılın son çeyreğinde belirginleşeceğini tahmin etmektedir. Bununla birlikte, enerji fiyatlarındaki artışlar ve enflasyonun bir süre daha hedefin üzerinde seyredecek olması fiyatlama davranışlarına dair temkinli bir duruş gerektirmektedir” 2012 için enflasyon hedefi yüzde 5,2 idi. Bu hedefe ulaşılabilecek mi? İç talebi canlandırıcı, tüketimi hareketlendirici her çabanın fiyatları yukarı itmesi beklenmeli. Doğalgaz ve elektrik zamları kapıda. Başta sigara ve içkiye olmak üzere  KDV,ÖTV gelirlerini  artıracak bindirmeleri de unutmayalım. Sonuç, faiz indiriminin fiyatları tırmandırması olur , kaçınılmaz biçimde…

***

Faizi indirip çıkarmanın tüm değişkenlerde beklenen etkileri yapmasını beklemek akıl işi değil. Hayat, bundan çok daha karmaşık ve her değişken üstünde ekonominin dışında politik, kültürel bir dizi başka iklimlerin rüzgarlarının etkisi var. Güneydoğu, Suriye faktörleri hep Türkiye ekonomisini aşağı iten etkenler. AB’de yaşanan türbülans da öyle. Merkez’in sihirli dokunuşla bütün bozulmuş şeyleri yoluna sokacağını umanlar çok yanılırlar. Ekonomi, mevcut paradigma ile çok yorgun, bitkin ve kendini yeniden üretemez durumda. Dış rekabete karşı güçlü değil, içeride bir çok şey pamuk ipliğine bağlı ve hepsinden önemlisi üretici, rekabet edici özellikleri alabildiğine zayıflamış, iç ve dış rüzgarlara karşı oldukça kırılgan durumda. Faiz indirimi bir cepheyi onarsa diğer cephede dikiş atacak gibi.

Başlayan düşüşe faiz hamlesi, bazı şeyleri belki geciktirir ama inişi engellemesi zor…

 

 

 

 

Written by Mustafa Sönmez