Kriz ve kapitalizm, küresel sözcükler. İngilizcesi, Türkçesi de aynı, İspanyolcası da… Yunanistan’ın ardından beklenen kriz depremi İspanya’yı da fena sallıyor. Bu hafta sonu Yunanistan’da, seçim sandıklarından Syriza’nın birinci parti olarak çıkması ve hükümet kuracak sayıyı yakalaması halinde, Avrupa iyice şenlenecek!.. En muhtemel senaryo, Syriza’nın “Troyka”nın yani Avrupa Merkez Bankası, IMF ve AB’nin kemer sıkma politikalarına itiraz edeceği, hatta rafa kaldıracağı şeklinde. Radikal çıkışın en önemli adımını, borç yükümlülüklerinin askıya alınması oluşturacak gibi.

İtalya ve İspanya, Yunanistan’da neoliberal politikalara karşı çıkmanın Troyka’ca nasıl karşılanacağını, bunun ülkenin politik,ekonomik,sosyal geleceğini nasıl şekillendireceğini  dikkatle izliyorlar. İspanya’da sokak, yani örgütlü,örgütsüz çalışan sınıf, emekliler,işsizler, gençler, kadınlar , kısaca sokağa dökülen “öfkeliler”, Yunanistan ile saf tutar gibiler. Gözler, özellikle İspanya’da. Çünkü 47 milyon nüfuslu , 1,5 trilyon dolar milli geliri (Türkiye’ninkinin yüzde 100 fazlası) ile AB’nin beşinci büyük ekonomisi olan İspanya’da banka krizi derinleşti. Kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch,  ülke notunu 3 puan aşağı çekerek A’dan BBB’ye indirdi ve neredeyse Türkiye’ninkine yaklaştırdı.  IMF, İspanya bankalarını yeniden yapılandırmanın en az 50 milyar dolara mal olacağını belirtirken İspanya Ekonomi Bakanı Luis de Guindos da önceki gün, bankaları kurtarmak için 100 milyar Avro’yu Avrupa Kurtarma Fonu’ndan isteyeceklerini açıkladı.

***

İspanya –evlerden uzak- küresel kriz öncesi, bugün Türkiye’de benzerini gördüğümüz inşaat sıtmasına tutulmuştu. Dağ taş, kıyılar konut inşaatı ile dolmuş ve fiyatlar balon yapmıştı.Hem de öyle böyle değil. İspanya’daki bankalar, kriz öncesinin likidite bolluğu ikliminde,  küresel para piyasasından topladıkları fonları inşaatçılara kredi, hanehalkına da konut kredisi olarak veriyor ve inşaat balonunu şişiriyorlardı. ABD’deki konut balonunun gümlemesine paralel olarak İspanya’da da çanak-çömlek patladı ve bankalar alacaklarını tahsil edemez, yükümlülüklerini yerine getiremez duruma düştüler.İlk elde devletin yaptığı kurtarma operasyonları, finans sistemini ipten aldı ama bütçeye, maliyeye devasa yükler bindirdi. Böylece, İspanya, hızla devletin mali krizini yaşamaya başlarken, büyüyen bütçe açığını daraltmak ve kamu borç yükünü azaltmak için kemerler sıkıldı. Anti-sosyal politikalar izlendikçe , yüzde 25’e tırmanmış işsizlikten bunalmış “sokak”la çatışmalar da hızlandı.

İspanya, küresel kriz öncesi yüzde 3-4 oranlarında büyüyordu ama tıpkı Türkiye’nin durumunda büyük dış kaynak kullanıyor, dış ticaret açığını kapamaya turizm gelirleri, yabancılara emlak satışlarının gelirleri yetmeyince, tıpkı bizim gibi (2007’de)  milli gelirinin yüzde 10’u oranında cari açık veriyordu.

İspanya cari açığı 2011’de yüzde 3,5’a kadar düştü. Ama nasıl? Tabi ki ekonomideki küçülme, dolayısıyla döviz açığının düşmesiyle. 2009’da yüzde 4’e yaklaşan küçülmenin ardından İspanya yeniden toparlanamadı. Yabancı kaynak uzaklaştı, büyüme durdu, maliye zayıfladı. Büyümeyen,istihdam yaratmayan ekonomide borçlanmanın maliyeti arttıkça banka sistemi ve bütçe iflah olmadı. Konut balonunun patlamasıyla acze düşen bankalara kamudan akan kaynak, bu kez bütçeyi çökertti. 2009’da bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 11’i geçti, izleyen iki yılda pek azalmadı. Kamu borç stokunun milli gelire oranı kriz öncesinde yüzde 42 iken açığı frenlemek için yapılan borçlanmalar ile 2010’da yüzde 66’yı, 2011’de ise yüzde 75’i geçti. Ama bitmiyor, devlet, tahvil satarak yine borçlanma durumunda. Hem de çok yüksek faizlerle!…

 

İspanya’nın banka yangını ise küllenmek bilmiyor. IMF’nin 8 Haziran tarihli basın bülteninde, ülkenin mali sıkıntı içindeki bankalarının en az 40 milyar Avro (50 milyar dolar) nakit aktarımına ihtiyaç duyduğu belirtildi. Ülkenin acil servisteki bankası, 4 numarası, BFA- Bankia, toksit kağıtlardan komada. BFA-Bankia, sadece bir finans kuruluşu değil, bir holding ve doğrudan -dolaylı 700 şirket ile ilgisi var. Banka’nın devletçe kurtarılması, daha doğrusu kaynak koyması gerekiyor. Para IMF’den mi alınacak? Yani bizim 2001’de yaşadığımıza benzer bir durum. Banka’yı İspanya’nın BDDK’sının kucağına bırakacaklar, IMF’den kredi alıp iyileştirecekler, borcu da kamu maliyesine yazacaklar ve sonra yine,  bize yaptıklarını İspanya halkına yaptırabilirlerse,  kemer sıka sıka IMF alacağı geri ödenecek. Daha ilginci de şu; IMF adına bu operasyonu, bizim 2001 krizini yöneten bir bürokrat, Dr. Ceyla Pazarbaşıoğlu yürütüyor.  BDDK’da Başkan Yardımcılığı da yapan bu Türk IMF teknokratı, daha önce Ukrayna masasındaydı, şimdi İspanya ile uğraşıyor.

 

1,5 trilyon dolarlık milli geliri olan İspanya’nın kamu borcu 2012’de 1 trilyon 350 milyar doları bulacak. Böyle bir borç yükü ile ülke yönetmek hiç kolay değil. Banka batıkları, diğer Batı Avrupa bankalarının da batığı aslında.

Yani alevler tüm Avrupa’ya yayılacak. Krize karşı sokağın tepkisinin ise Yunanistan’dakinden pek farklı olmayacağı söylenebilir.

 

 

 

 

Written by Mustafa Sönmez