Erdoğan’ın ekonomik restorasyon hazırlığı (Al Monitor, 2 Haziran 2023)
14 Mayıs’ta yapılan milletvekilliği seçimlerinin ardından 28 Mayıs ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimini de yüzde 52 oyla…
Şemsiye birden ters döndü. Sanki nazar değdi(!). Bütün göstergeler AKP ekonomisinde paldır küldür bir inişin başladığını gösteriyor. Çok değil, mart ayı sonunda faiz indirimine giderek hedeflenen yüzde 4 büyüme için iç pazara gaz vermeye yeltenen ekonomi yönetimi, Mayıs sonu ve Haziran başında buz kesti. Bam teli, dövizde fırlamaydı.
DOLAR ŞOKU
Doların Nisan ortalaması 1.80 TL’ydi, Haziran ortalaması 1.90 TL olarak gerçekleşti. Bu, iki ayda yüzde 5,6 değer kaybı demekti. Bir tür şok sayılırdı. Haziran’daki düzeyinde kalmadı elbette, Temmuz’un ilk haftasında yine yukarı hamle yaptı döviz ve 8 Temmuz Pazartesi dolar 1.97’TL’ yi de geçti. Merkez Bankası, ender hamlelerinden birini yaptı ve 2 milyar dolarlık döviz satarak ancak 2 kuruşluk aşağı çekiş yapabildi. Bu kadarlık bir müdahalenin yeterli olması beklenmiyordu, rezervden döviz harcatacak yeni zıplamalar her an gündemde. Parayı sıkılaştırarak dövizi gevşetme pek işe yaramayabilir.
Dövizdeki tırmanmaya Gezi direnişi küçük bir katkı yaptı ama esas rüzgâr ABD’den, FED’den geldi ve tahvil alımlarını azaltıp faizleri yükselteceğinin sinyalini veren FED, bir anda Türkiye benzeri ülkelerden yabancı yatırımların yerlerinden kıpırdamalarını ve bu ülkelerden çıkışlarını getirdi.
Kaynak:Kalkınma Bakanlığı
Türkiye’de Mayıs ayında 164 milyar dolara yakın kısa vadeli yabancı yatırım varken bunun 28 Haziran’da 148 milyar dolara gerilediği görüldü. Kısa sürede16 milyar dolarlık bir azalma demek bu. Yabancıların, özellikle borsadaki portföylerinde düşüş yaşandı ve toplamdaki 16 milyar doların dörtte üçü borsadan kaynaklandı.
ENFLASYON, CDS…
Yabancıların çıkışı ile yaşanan dolar kurundaki şok, birçok dengenin bozulmasında etkili. Yatırım, tüketim, kredi kullanım niyetleri hep bekle göre geçti. Bu, büyüme için umut bağlanan iç talebin soğuması, dolayısıyla, büyüme hedefinin tavsaması demek. Nitekim Nisan-Haziran dönemini içeren ikinci çeyreğin büyüme verisinin pek parlak olmayacağına dair işaretler gelmeye başladı. İhracat zaten umut vermiyordu, sanayi üretimi verisi parlak gelmedi. Üstüne üstlük Haziran enflasyonu yüzleri astı. Yüzde 0,76’lık fiyat artışında esas tatsız yan, yüzde 2 ye yakın artan gıda fiyatlarıydı. Böylece yıllık enflasyon yüzde 8,3’e, gıda enflasyonu da yüzde 13’e yaklaştı. Dolar şoku, yeni maliyet artışlarıyla fiyatları yükseltiyor. Dolayısıyla, Ramazan’a da denk gelen Temmuz’da daha tatsız bir enflasyon haberi alacağımız söylenebilir.
Paldır küldür inişin esas vahimi dış itibarda. Gezi direnişindeki polis vahşeti ve insan hakkı ihlalleri ile imajı yerle bir olan, AB ile ilişkileri tarumar olan Türkiye’nin, FED sarsıntısının karşısında hatırlanan cari açık şampiyonluğu, dış itibarını da fena geriletti. Borçlanan ülkeye kredi açanın göze alması gereken sigorta primi anlamına da gelen CDS’i, yani kredi riski primi en fazla bozulan ülkelerden biri Türkiye.
Kaynak:Reuters
Mayıs’tan 5 Temmuz’a Türkiye’nin CDS’i 119’dan 185’e çıktı, yani yüzde 55’in üstünde arttı. Benzer ülkelerden bir tek Meksika, Türkiye’den daha fazla bozulmaya uğradı. Brezilya’nınki bile Türkiye’nin gerisinde kaldı. CDS’iniz bu kadar bozuksa, borç veren de iki kez düşünmeye başlıyor.
Yaz neyse de, Eylül sonrası sokaktan pahalılık ve işsizliği protesto eden daha çok tencere tava sesleri gelmeye başlayacak.