Mustafa Sönmez

12 Haziran seçimlerinin en önemli muharebe alanlarından biri İstanbul olacak. Seçmenin yüzde 20’sinin bulunduğu İstanbul’un, son seçimde 70 olan milletvekili sayısı bu seçimde 85’e çıkarıldı. Dolayısıyla İstanbul’da , 70 koltuğa eklenmiş 15 koltuk için de sandık savaşı verilecek.

Türkiye kapitalizminin her dem merkezi olan, milli gelirdeki payı yüzde 30’a yaklaşan İstanbul, istihdamda da yüzde 20 dolayında bir paya sahip. Küresel kapitalizm ile entegrasyonun ana halkası olan İstanbul’da 15 yaş üstü nüfusta işveren ve esnaf yüzde 7 paya sahip olmalarına karşılık,

mavi yakalı,beyaz yakalısıyla , ücretli sınıfın payı yüzde 41. Buna yüzde 8 nüfus payıyla işsizler de eklenince sayı yüzde 49’a çıkıyor. Bu da, her 1 işveren-esnafa karşılık 7 ücretli demek. Bu anlamda, işçileşmenin İstanbul’da en üst düzeyde olduğu söylenebilir. Çalışan ve işsiz nüfusa  yüzde 9 nüfus payıyla emekliler de eklenirse, İstanbul’un “bordrolu emek” metropolü olduğu açıkça ortaya çıkar. Bununla birlikte, İstanbul’da 15 yaş üstü nüfusun yüzde 23’ünün “ev kadını”, yüzde 9’unun öğrenci olması da dikkat çekici.

Kaynak:TÜİK, Hanehalkı işgücü veri tabanı

İstanbul, kapitalizmin gelişmesinin hızlandığı ve çok partili hayata geçilen 1950’lerden bu yana, emekçi metropolü. Bu özelliği nedeniyle de CHP ve türevi merkez sol partilere sandıklardan çıkan oy oranı İstanbul’da, hep Türkiye genelinin üstünde olagelmiştir.

İstanbul’un 1980 öncesinde, çalışan sınıfa yakın parti özelliği ağır basan CHP’nin kalesi olduğu ve oy oranını yüzde 60’ın eşiğine getirdiği hatırlardadır. Peki 1980 darbesi sonrası ne oldu ? 1980 sonrasında 12 Eylül engellemelerinin yanında neoliberal politikalar, kitle bilinçlerinde önemli çarpıklıklar yarattı. İstanbul, daha fazla ücretli metropolü olmasına karşın, merkez sol, ücretli sınıftan beklediği oyu alamadı. Bu sonuçta, özellikle 1990 sonrasında merkez solun CHP, DSP olarak bölünmüşlüğü kadar, hem Türkiye’de, hem İstanbul’da sınıfsal kimliği öne alan yaratıcı siyasetler, söylemler oluşturamaması etkili oldu.  

1999’da İstanbul’da yüzde 40’ın eşiğine gelen DSP ağırlıklı merkez sol oylar, 2002 seçimlerinde ise yüzde 25 ile dibe vurdu. Bu sonuçta, 2001 krizini yöneten Ecevit koalisyonunun çalışan sınıfa krizin yükünü yıkan icraatı en önemli etkendi. Kemal  Derviş-IMF ortaklığı icraat, hem Ecevit DSP’sini hem de merkez solu dibe çakarken AKP’ye alan açtı. CHP’nin 2002 ve 2007 seçimlerinde İstanbul seçmenini yakalayamadığı, ancak Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu 2009 yerel seçimlerinde oyunu yüzde 36’ya çıkararak doğru halkayı yakaladığı söylenebilir. Bu sonuçta da CHP’nin, unuttuğu ücretlilere, onların mekanı varoşlara yönelmesi etkili oldu.

Ya bu seçimde? İstanbul, gelir uçurumu dudak uçuklatan bir metropol. İşsizlik yüzde 15 ile, Türkiye genelinin çok üstünde. Emekçiler örgütsüz,güvencesiz. CHP, İstanbul’u AKP’den geri almak istiyorsa, sınıfın iş-aş,güvence  beklentilerine vurgu yapan, sınıfa dönük politikaları öne çıkarmak zorunda.

Written by Mustafa Sönmez