Mustafa Sönmez

Sermaye birikimini sürdürmenin, kar oranı düşüşlerini önlemenin yolunu finansallaşma-balonlaşmada bulan ve bunun da 2007’de sonuna gelen küresel finans kapitalin, 2008’de balonu patladı. İlk dibin yaşandığı 2008 ve 2009’da ABD’de yüzde 2, Avro alanında yüzde 2,5 daralma yaşandı. Merkez kapitalizmin krizi,  bütün çevre ekonomileri farklı biçimlerde etkilendi.

 Milli gelirde, yatırımlarda düşüş, işsizlikte tırmanma biçiminde yaşanan krizde, finansal çöküşe devletin yaptığı kaynak aktarımı müdahaleleri sonucu büyük yıkım ertelendi ama bu kez devletin mali krizi olarak adlandırılabilecek bir sıkıntı yaşanmaya başladı. ABD’nin bütçe açığı ve kamu borç stoku ileri boyutlara ulaşırken aynı durum Avro alanı için, özellikle Güney Avrupa ülkelerinde derin sorunlar yarattı.

Devletin kurtarma operasyonları ile çöküşü ertelenen finans kapital, spekülatif kar peşinden koşmaktan, balonlaşmadan vazgeçti mi? Veriler, “Huylu, huyundan vazgeçmez” diyor. Küresel krizin ilk aşaması öncesi, 2007’de dünya milli gelirinin yüzde 376’sına tırmanan mali stok, yani kağıtlar-senetlerle kredi şişkinliği, patlama sonrası, 2008’de yüzde 309’a kadar indi. Ama devletin kurtarma operasyonları sonrası belini doğrultan finans kapital huyunu değiştirmedi. Farklı alanlar bularak balonlaşmayı sürdürdü ve 2010’da dünya hasılasının yüzde 356’sına ulaşan bir balonlaşmaya yeniden ulaştı. Bu oran ABD için yüzde 462’ye ulaştı.  Dolayısıyla, kriz öncesine dönüldü.

*Mali Stok: Banka mevduatları, Hisse Senetleri, Kamu  ve Özel Borçlanma Senetleri toplamı.

Kaynak: MGI Mapping the Global Capital Markets 2011

 

2010, dünya genelinde “toparlanma” yılı olarak adlandırıldı, ama eski paradigmada, eski büyüme patikasında kalarak denenen bu çaba ile yaşanan cılız büyüme, 2011 ortalarından itibaren yerini yeni bir inişe bıraktı. Avrupa’da, Yunanistan’dan başlayan Portekiz, İrlanda, giderek İtalya ve İspanya’da yaşanan borç krizi, yeni bir “dip”e gidişi hızalndırdı.

Hem ABD’de, hem Avro alanında dikkat çeken ortak sorunlar, büyümenin, yatırımların durması, bütçe açığının artması ve işsizliğin tırmanması. Yatırımlar 2009’da yaşanan yüzde 15 dolayındaki trajik gerilemenin ardından toparlanmada çok cılız kaldı. İşsizlik, ABD’de 5 puan, Avro alanında 3 puan yükselerek yüzde 10’da basamak yaptı.

Değişmeyen bir başka şey, ABD’nin cari açık tiryakiliği. ABD’nin 2007’de 718 milyar dolara ulaşan cari açığı, küçülmeyle 2009’da 377 milyar dolara indi ama ertesi yıl 100 milyar daha arttı ve yeniden 470 milyar doları aştı.

Kaynak:IMF veri tabanı

Devletlerin kurtarma operasyonları, ABD’de bütçe açığını, 8 puan artırarak milli gelirin yüzde 10’una taşırken Avro alanında da 5 puan tırmanışla yüzde 6’ya çıkardı. Kamu borç stokları da milli gelirin boyunu aştı.

Bütün bu olanlar karşısında, sistem bir paradigma değişikliği geçirmedi. Devletin itfaiye rolüyle harcadığı kaynaklar, bir vergi reformu ile yerine konulmadı bile. Ünlü  spekülatör, Warren Bufet, ağustos ayında New York Times’da yayımlanan yazısında hiç bir şey yapılmadığını şöyle ifade ediyordu:  “Liderlerimiz fedakârlıkların paylaşılmasını istemişlerdi. Ama kimse benden bir şey istemedi. Süper-zengin arkadaşlarıma sordum, onlardan da istenmemiş”.

Finans kapitalin balonlarla spekülasyon alışkanlığına karşı bir önlem alınmadı, devlet müdahaleleriyle yapısal bir değişime gidilmedi. Kriz tanrısı, Lehman Brothers dışında, kurbanlar alarak “yıkıcı-yaratıcılık” görevini henüz yapmadı. 2007 şartlarına geri dönüş, 2012’de iyice görülecek ikinci dibe düşüşü kaçınılmaz kılıyor.

Bundan, sıcak paraya bağımlı büyümenin sürdürülebilirliğine aldanan AKP rejimindeki Türkiye, sırtındaki dev cari açık kamburu ve dış borç stoku ile nasibini almaya başladı, daha da alacak…

Written by Mustafa Sönmez