Rejimin ekonomik zemini çöküyor…
2001 krizinin ardından Derviş-IMF işbirliğinin ürünü operasyon sonrası Türkiye ekonomisi, “kılçıksız balık” biçiminde AKP’ye…
Kaçak Saray’da oturanın, artık gemi azıya alıp hiçbir yasal, Anayasal kısıt dinlemeden tam bir AKP başkanı gibi meydanları turlaması, ama aradığını bulamayınca hiddetlenip, köpürmesi , hayal kırıklığı yaşamaya başlaması, konuştuğum bazı hukukçulara göre, “müebbet korkusu”ndan…
309’un ihlali…
Yargı erkine yönelik Anayasayı ihlal anlamı taşıyan müdahalelerinden dolayı RTE ve çevresinin TCK’nın 309’uncu maddesinden er geç yargılanacaklarını, bunun ikliminin oluştuğu siyasi konjonktürde yargılamanın kaçınılmaz olduğunu ve ihlalin cezasının da ağırlaştırılmış müebbet olduğunu ifade ediyorlar.
Laik demokratik cumhuriyete, onun devlet düzenine ve teamüllerine saldırı olduğunu belirten hukukçular, “Yürütme gücünü kullanarak yargı yetkisini işlemez hale getirdiler. Yargı yetkisinin gaspı, anayasayı ilgadır. Cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Suça iştirak edenler ve altına imza atanlar da 309’dan yargılanacaktır ” diyorlar.
17-25 Aralık
Bir hukuk profesörü, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında yargıya dönük müdahalelerin yine yargıya dönük açık bir suç olduğunu ifade ederek 2802 Sayılı Kanun’un 88. maddesini açıp okuyor; “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü halleri dışında, suç işlediği öne sürülen hâkim ve savcılar yakalanamaz, üstleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Buna aykırı hareket eden kolluk kuvvetleri hakkında doğrudan soruşturma açılır.” Yani, yasa, ‘Yargıca, hâkime dokunulamayacağını, dokunan olursa ona soruşturma açılacağını söylüyor”… Bu arada, Demokrat Parti ve Menderes’in akibetine de sık sık göndermeler yapılıyor; Adnan Menderes’in idamına gerekçe olan kararın dayanağının Meclis’te Tahkikat Komisyonu kurmak suretiyle yargı yetkisinin gaspı olduğunu da hatırlatıyor ve ekliyorlar, “Bugün yapılanların yanında o suç hafif kalıyordu , ama bakın sonuç ne oldu”…
Sürekli kontrol
RTE ve çevresinin yargıyı kontrol altına almak üzere yaptıkları düzenlemeler ve atamalara dikkat çeken bir başka hukuk otoritesi Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, HSYK’nın bileşimine dikkat çekiyor. O kurulda Cumhurbaşbakan’ının avukatının kardeşi var. AKP’de ilçe başkanlığı yapmış, yönetim kurulu üyeliği yapmış türbanlı bir kadın var. Bunlar taraf olsunlar diye oradalar. Cumhurbaşbakan’ın atadığı 4 kişi tarafsız olabilir mi? Kuruldaki Adalet Bakanlığı müsteşarının tarafsız davranması mümkün mü? Kurul üyelerinin tarafsızlığına kimse inanmıyor,böyle bir durumla karşı karşıyayız.
Yargıtay
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının görev devir tesliminde kullanılan sözcükler, yargıya ilişkin endişelerin dile getirildiği meclislerde en aktüel olanı.
Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay Cumuhuriyet Başsavcılığı’na Yargıtay 14. Ceza Dairesi Başkanı Mehmet Akarca’yı seçmişti. Kimdi Mehmet Akarca ? Aileden, diyordu bir hukukçu ve “Erdoğan’ı görünce âşık oldum. Ona; anam, babam, eşim çocuklarım feda olsun” diyen Akşam medya grubu, BMC ve başka şirketlerin sahibi (eski Aydınlıkçı!…) yandaş işadamı Ethem Sancak’ın eniştesi …
“Enişte”ye görevi devreden eski Başsavcı Hasan Erbil törendeki konuşmasında “Devletini milletini zora sokmadan birilerini fazla rahatsız etmeden görev yapacağına yürekten inanıyorum” sözleri her yerde konuşuluyor. Eniştenin birilerini rahatsız edecek biri olmayacağını, ondan dolayı oraya seçilmiş olduğu yargı dünyasının dilinde.
Bana izin…
Genelkurmay Başkanı Özel’in rapor alarak izne çıkması dikkat çekmişti. Son günlerde bir başka rapor alıp izne çıkan kim, biliyor musunuz? Ergenekon-Balyoz kumpaslarını soruşturan savcı Mesut Erdinç…Dünkü Aydınlık’ın manşetindeki habere göre, Ergenekon-Balyoz kumpaslarını soruşturan savcı, dosyayı bırakmak istiyor. AKP’nin ‘Soruşturma bize dokunmasın’ diye baskı yaptığı dosyanın bu nedenle kapsamlı olarak ele alınamadığı öğrenildi. Savcı tayinini istemeye hazırlanıyormuş. Ergenekon davası avukatlarından Vural Ergül, “Dosya tek savcıda olduğu için ilerlemesi zor. Ayrıca Ergenekon süreci Abdullah Gül’e kadar uzanıyor. O yüzden de savcının önünü kesmek isterler” demiş. Avukat Zeynep Küçük de şunları söylemiş: “Savcı yalnız başına bırakıldı ancak hükümet ne yaparsa yapsın, biz bu işin peşini bırakmayacağız.”
Seçim hilekârları
Yargı üstünde estirilen terör,baskı, suçluların cüretini de artırıyor. Yine dünkü Taraf, seçime hile karıştıranların yargılanmalarının yıllardır sonuçlanmadığını manşetine taşımıştı. 2009 yerel seçiminde Beylikdüzü’nde AKP için oy çalanlara CHP’lilerin açtığı Türkiye’nin ilk oy hırsızlığı davası, 6 yıldır Yargıtay’da idi. Failler, suçüstü yakalanmasına rağmen ceza almamışlardı. 30 Mart 2004 yerel seçimlerinde, Kağıthane’de oy çaldığı tespit edilen AKP’liler için, hakimler topu birbirine atıyordu. Kağıthane’de binlerce oyun AKP’ye aktarılması ile ilgili davaya bakacak mahkeme bulunamıyordu . Asliye ceza mahkemesi görevsizlik kararı vererek dosyayı ağır cezaya gönderirken, bu mahkeme de davaya bakmayınca dosya Yargıtay’a gidiyordu…
Tuzu kurtarmak ilk iş
Her şey kokar ama ya tuz kokarsa?…Tuz, yargı. İlk elde kurtarılması gereken de tuz. Yargıya güven yerine gelmeden. ne huzur olur ne istikrar. Halka iş-aş vaadi kadar , adil yargı ve adaletin tesisi , hukuka dönüş sözü verilmeli. Halkın da iş-aş kadar adalet talebi öne çıkmalı. Yapılanlar kimsenin yanına kâr kalmamalı. Bunu hissettikçe, bu kadar köpürüyor, hiddetleniyor ve canhıraş biçimde en yasa dışı yollara başvuruyor. Ama tüm çırpınmalar boşuna, Bağımsız, tarafsız bir yargının önüne çıkarılacaksınız…