Yaklaşan yerel seçimler, 10 yılı aşkın bir süredir Türkiye’yi karanlığa sürükleyen , neoliberal politikalarla küçük bir azınlığı zenginleştirirken yığınları yoksullaştıran AKP rejimi ile sandıkta hesaplaşmanın ilk raundu olacak. Cumhurbaşkanlığı ve 2015 genel seçimleri ise sonraki rauntlar.

Demokratik başkaldırı, itiraz açısından, sandık her şey değil, ama yine de bir irade beyanının ve rejime alternatifi olanların ne istediklerini kitlelere duyurmalarının bir vesilesi.

İlk raunt hesaplaşma belediyeler üstünden olsa da, tartışmalar, eleştiriler, argümanlar, genel politikalar üstünden olacak. AKP’nin sekülerizme karşıtlığı, gericiliği, tekçiliği, despotizmi, neoliberal sömürü uygulamaları ve anti-demokratikliği, üstünde en çok durulacak temalar. Ama yine de rejimin soygunculuğunun ve otoriterliğinin, despotluğunun yerele yansıması üstünden,  giderek solun alternatif olarak nasıl bir belediyecilik istediğine dair net şeyler söylenmesi gerekiyor.  AKP’den, onda ifadesini bulan neoliberal-tutuculuktan nerelerde ayrıldığına dair kitlelere sol, bir şeyler söylemeli. Buna, solun belediyecilik manifestosu dersek, bu bildirgenin temel ayaklarını kanımca şu maddeler oluşturmalı;

1-    AKP, zaten güdük olan demokratik yapıyı iyice merkezileştirmiş, yereli, belediyeleri aslında güdükleştirmiş, her şeyi daha çok Ankara’dan, hatta Başbakanlık konutundan idare edecek kadar anti-demokratikleşmiştir. Türkiye’de milli gelirin yüzde 35’ini bulan kamu harcamalarının sadece onda biri yerel yönetimlerce yapılmaktadır. Valilerin yönettiği İl Özel İdarelerini de hesaba katarsanız, bu oran yüzde 7-8’lere kadar düşmektedir. Kamu istihdamında yerelin payı yüzde 10’un altındadır ve düşmektedir. Sol, merkeze karşı güçlendirilmiş yerel yönetimleri savunmalıdır.Sol, bu daraltılmış alana, koparılan bütün gürültülere rağmen yerele fazla bir yetki bırakılmadığını, her şeyin RTE’ye bağlandığını teşhir etmelidir.

2-    Yerelin, belediyelerin yetkilerine merkezden el koyuşla beraber, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin kent toprağı olağanüstü yağmaya konu yapılmıştır. Sol, iktidara geldiğinde kente sahip çıkacağını, kent rantının yağmalanmasına hemen müdahale edeceğini duyurmalıdır. Örneğin İstanbul’da ilin anayasası sayılan Çevre Düzenleme Planı’na aykırı sürdürülen başta Kuzey İstanbul’daki “mega proje” diye tanımlanan akıl dışı uygulamaları durduracağını beyan etmelidir. Üçüncü köprü inşaatının hemen durdurulacağını, üçüncü havaalanı ruhsatının iptal edileceğini, kuzey ormanlarına açılacak Kanal İstanbul ve iki uydu şehir gibi absürdlüklere Gezi ruhuyla karşı durulacağını ilan etmelidir. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere büyük kentlerdeki inşaat furyası ve küçük bir yandaş sermaye grubuna hizmet eden betonlaştırma sürecine ivedilikle el konulacağı, verilmiş ruhsatlardan kamu çıkarına aykırı olanların iptal edileceğini duyurmalıdır.

3-    Sol belediyecilik, son 10 yılda başta İstanbul olmak üzere, büyük kentlerde satılan kamu arsalarının ihalelerinin yeniden gözden geçirileceğini ve değerinin altındaki satışları iptal edeceğini, gerekli gördüklerini yeniden kamusallaştıracağını ilan etmelidir. Son 10 yılda yapılmış rantı yüksek yapılar üstünden  oluşan haksız kazançları, rantları, vergileme yoluyla geri almak için çalışacağını beyan etmelidir.

4-    Bütün büyük ihalelerle ilgili dosyaları tarafsız denetim kurullarına inceleteceğini, tesbit edilen usulsüzlükleri yargıya yönlendirerek kentlerde temiz eller uygulamasını kamuoyunun desteği ile yürürlüğe koyacağını ilan etmelidir.

5-    Sol belediyecilik, başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere büyük kentler üstündeki noeliberal yağma tezgahının tersyüz edilerek kentin kaynaklarının öncelikle halkın ucuz ulaşım, ısıtma, konut, temizlik, oyun alanları, parklar, çocuk yuvaları, kreşler, kadın, genç eğitimi, kent yoksullarının bakımına tahsis edileceğini  beyan etmelidir. Kentlere nefes alanı olacak meydanlar, parklar, demiryolu ulaşımı, İstanbul ve İzmir için daha yoğun deniz ulaşımı, kentsel  altyapı yatırımları vaat edilirken kent içi otomobil kullanımının  kısıtlanarak kent trafiğine soluk aldırılacağı, kent içine yeni süpermarket  izni verilmeyeceği; varolanların da zaman içinde kent dışına çıkartılacağı açıklanmalıdır.

6-    Sol belediyecilik, bütün bu asgari programını uygulamaya sokarken, neoliberal-tutucu belediyecilikten farklı olarak, aşağıdan yukarıya örgütlenmelere öncelik vereceğini ilan etmelidir. Sokaklardan, mahallelerden, Gezi direnişi sırasında ve sonrasında oluşan Park forumlarından, işyerlerinde, okullarda oluşturulan dayanışma komiteleri, “özyönetim” organları , siyasetin aktif unsurları olmalıdır.  Seçime hazırlanma  sürecine de bu organlarla birlikte çalışarak, varolanlar daha aktif hale getirilerek hazırlanılmalıdır. Doğrudan demokrasinin icrası bu halk meclisleri eliyle gerçekleştirilmelidir.  

7-    Sol belediyecilik, kentteki  tüm kimlik, dil, kültür ve inançların varlığına saygılı olacağını,  bu kimliklere  güvence sözü vermelidir.Sol belediye olarak  ekolojik, çoğulcu, eşitlikçi, özgürlükçü olacağının sözünü vermelidir. Anadilinden dolayı kamu hizmeti almada güçlük çekenlere anadilinde hizmet vereceğini taahhüt etmelidir.

8-    Sol belediyecilik, bizzat kamu hizmeti yapan belediye çalışanlarının işletme yönetimlerine katılacakları özyönetim modelleri geliştireceğini, kentte kaçak, güvencesiz çalıştırma ile mücadele edeceğini, sendikalaşmayı özendireceğini, kentin tüm meslek örgütleri ile işbirliği yapacağını deklare etmelidir.

9-    Sol belediyecilik yoksul üniversite öğrencilerinin beslenme, barınma, ulaşım, spor, sosyal ve kültürel faaliyet gereksinimleri konusunda belediye imkanlarının bedelsiz olarak kullandırılacağını açıklamalıdır. Sanata, sanatçıya  özel bir destek vereceğini bildirmelidir.

10-                    Halkın temel gıdaya erişimi için ‘halk ekmek’ tarzında, halk süt ürünleri, halk et-balık ürünleri üretecek işletmeler kurup dar gelirli kentlilere en uygun fiyatlarla ulaştıracağını programına yazmalıdır.

11-                    Kentin yönetiminde kadınlar için  pozitif ayrımcılık uygulanacağını, mahalle meclislerinde kadınların yönetimine öncelik verileceğini belirten bir program maddesi olmalıdır. Kadınlara yönelik erkek şiddetine izin vermeyeceği belirtilmelidir.

12-                    Sol belediye, lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüellerin (LGBT) maruz kaldıkları homofobi ve transfobi temelli ayrımcılığa ve şiddete karşı mücadele edeceğini ilan etmelidir. .

 

Written by Mustafa Sönmez