Tırmanırken düşen bir RTE…
Önce 30 Mart 2014 yerel yönetim, ardından 10 Ağustos Çankaya seçimlerinden galip çıkmış görünen RTE’yi…
Devletin kurumları arasında en çok eleştiri oklarını çekenlerin başında Türkiye İstatistik Kurumu, TÜİK’in geldiğini söylemek herhalde yanlış olmaz. Enflasyondan işsizliğe, büyümeden dış ticarete, eğitimden sağlığa, gelir dağılımından yoksulluğa, toplumu ilgilendiren her konuda veri üretme, devletin bu kurumunun işi. Her biri büyük bütçeler istediği için devlet dışı kurumların, üniversitelerin böyle bilgiler üretme şansı yok. Dolayısıyla dünyanın her yerinde olduğu gibi, her siyasetçi, araştırmacı, öğrenci, akademisyen vb. bu resmi kurumun ürettiği bilgiyi , beğense de beğenmese de, güvense de güvenmese de kullanmak durumunda kalıyor. Bilginin kalitesi, kabul edelim ki, bazı durumlarda düşük. Başbakanlık’a bağlı bir kurum olunca da TÜİK ile ilgili güven sorunu büyüyor ve her tür eleştiriden fazlasına maruz kalıyor.
TANRIKULU’UNUN İDDİASI
TÜİK’e son eleştiri oku CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun yayından fırlatıldı. İddia edildi ki, Tüketici Fiyat Endeksi çalışması sırasında anketi kabul eden vatandaşlara, “Sizce köpek giren eve melek girer mi? Oy verirken adayın dindar olup olmadığını önemser misiniz? Miras paylaşımında erkeklere iki kat pay mı verirsiniz?” diye sorular soruyormuş TÜİK anketörleri…Haberi Hürriyet’te okuyunca, doğrusu,bana inandırıcı gelmedi. Bir yanlışlık vardı ve Tanrıkulu gibi, meslekten hukukçu bir siyasetçinin, bu istihbaratı süzmesi beklenirdi. İddiayı TÜİK Başkan Yardımcısı Enver Taştı’ya ilettim ve aslı nedir, diye sordum. Cevap anında geldi, Taştı’dan ; “ Haber kesinlikle asılsız. ‘Aileniz ne kadar dindardır? Dışarı çıkarken başınızı örter misiniz? Miras paylaşımında erkeklere iki kat pay mı verirsiniz?’ gibi konular bu yıl uygulanan ve alan çalışması tamamlanan dini hayat araştırmasında çeşitli soruların seçeneği olarak yer almakta olup Tüketici Fiyatları Endeksi çalışmasında sorulması ihtimal dahilinde bile değildir.”
İşin aslı şuydu; Diyanet İşleri Başkanlığı, bir süre önce TÜİK Başkanlığı’ndan, ‘Türkiye‘de dini hayat araştırması’ yapmasını istedi. TÜİK de hazırlanan 70 soruluk anketi, 26 bölge müdürlüğüne gönderdi. TÜİK’ten gelen yanıttan anlıyoruz ki, bu anketin alan çalışması tamamlanmış. Burada eleştirilecek şey, TÜİK’in uygulamasından önce, bizatihi Diyanet gibi bir kurumun kendisidir. Laik geçinen bir ülkede bütçe kaynaklarının yüzde 4’ü gibi önemli bir kısmını kullanan Diyanet, dinsel, kültürel farklılıkları olan bu ülkede , daha çok Sünni Müslümanlara hizmet veren bir kurum. Din işlerini devlet işlerine doğrudan bulaştıran bir kurum. Devletin inançlara eşit durması gerekir ve inançların özgürlüğü açısından devletin kontrolünde bir inanç ve din kurumu olmamalıdır.Laiklik bunu gerektirir. Diyanet olmazsa, işin cemaatlere kalacağını ve tarikat kavgaları olabileceği yönündeki itiraz ise geçersizdir. Diyanet varken de bu kavgalar oluyor ve Diyanet’i ele geçirme üstünden de oluyor. Ateistlerin, Alevilerin , gayrimüslimlerin olduğu bir toplumda, onların vergilerini alıp onlara hiçbir hizmet vermeyen bir kurumun kaldırılması gerekir, böyle absürd araştırmalara da kaynak harcanmaması gerekir. Doğrusu budur.
TARIM DIŞI İŞSİZLİK..
Diyanet dururken TÜİK’e vurmanın çok adilane olmadığını belirtmekle beraber, TÜİK’e eleştirimiz bitmiyor. Konu, işsizlikle ilgili. TÜİK, bu hafta Hanehalkı İşgücü Araştırması, Bölgesel Sonuçlar 2012 başlıklı bir “rapor” yayımladı. İstatistik değil, rapor. Bu raporda, işgücü, istihdam ve işsizlik göstergeleri temel alınarak, Türkiye ve 26 bölge için 2004-2012 yıllarına ilişkin değerlendirmelere yer verilmesi amaçlanmış. İyi ve güzel. Ancak araştırmaya baktığınızda işsizliğin “genel” için bölgesel verileri açıklanırken “Tarım dışı işsizlik” göstergelerinin yer almadığı görülüyor. Ne fark eder? Çok şey. Tarımdaki nüfus hep işi var, istihdamda göründüğü için işsizlik özellikle tarımsal nüfusu yüksek bölgelerde daha düşük görünür. Oysa gerçek işsizlik tarımın, kırın dışında, kentlerin can alıcı sorunudur ve işsizlik denince, tarım dışı işsizliğe bakılmalıdır.
Tarım dışı işsizlikte, kentlerde yoğunlaşan tarım dışı faaliyetler için işgücü piyasasına çıkanlar, iş bulanlar, yani istihdam ve iş bulamayıp işsizler tribününde oturanlar dikkate alınır. Özellikle Anadolu’daki alt bölgeler için bu oran tarım ve tarım dışı için oldukça farklı, çarpıcı ve alarm vericidir. TÜİK’in bu rapora koymadığı bölgelere göre tarım dışı işsizlik verileri aslında TÜİK’in Bölgesel istatistikler veritabanında var. Ama her nedense bu raporda kullanılmamış.
MASKELEME
Örneğin, genel işsizlik verisi ile tarım dışı işsizlik oranları, tarımsal faaliyetin ve istihdamın çok düşük olduğu İstanbul ve Ankara için hemen hemen aynı; ortalama yüzde 13. Oysa Doğu, Güneydoğu Anadolu’ya, Doğu Karadeniz’e hatta Çukurova’ya gittiğinizde gerçek işsizliğin bu yolla bir hayli maskelendiğini görürsünüz. TÜİK’in verdiği genel işsizlik oranı Ağrı ve çevresi için yüzde 7’dir. Yani Türkiye ortalamasının 2 puan altında bir işsizlik sorunu varmış gibi görünmektedir Ağrı ve çevresinin. Oysa aynı bölgede tarım dışı işsizlik yüzde 15’in üstündedir. Yani bu yolla 8 puan işsizlik maskelenmiş olmaktadır. Van ve çevresinde bu yolla kamufle edilen işsizlik, neredeyse 7 puan daha fazladır. Malatya dolayları için 6, Trabzon, Erzurum, Kars, Samsun, Hatay, Kırıkkale dolayları için 5 puan dolayında kamufle edilmiş işsizlik söz konusudur.
Tarım dışı işsizliğin bölgesel verileri elde varken, Bölge işgücü araştırması raporunda kullanılmamasının makul bir açıklaması var mıdır?