Mustafa Sönmez

 Sokağın değişmez gündemini merak ediyorsanız, hemen söyleyeyim: Geçim derdi. Sayıları 14 milyonu bulan ücretliler, sayıları 10 milyona yaklaşan emekliler, devletin eline bakan 1,5 milyona yakın yaşlılar, sakatlar…Bütün bu nüfusun ana meselesi aybaşlarında ele geçen ücretleri.

Dünyanın en adaletsiz gelir dağılımına sahip iki ülkesinden-Diğeri Meksika- biri olan Türkiye’de şu andaki net asgari ücret 659 TL. Bu, bugünkü dolar kuru ile 367 dolar. Adaletsizliğin boyutunu yeri gelmişken hatırlatalım. Net asgari ücret 659 TL. Ama bu en düşük ücretten devlet 178’i işçi tarafından, 180 TL’si işveren tarafından olmak üzere 358 TL vergi ve prim kesiyor. Dolayısıyla, bir asgari ücretli istihdamı işçinin cebine ayda 659 TL koyarken devletin kasasına bunun yüzde 54’ünü akıtıyor. Çalışanların çoğu inşaat, turizm, tekstil gibi kesimlerde ve bu sektörler, gerçekten de asgari ücretle işçi çalıştırıyorlar. Biliriz ki, asgari ücretlilerin 659 TL ile aybaşını nasıl getirdikleri tam bir muammadır.

Asgari ücret tabandır, ama hem özelde hem kamuda emeklerinin niteliğine göre, aylığı artırmak mümkündür. SGK, sayıları 900 bin dolayında olan kamu işçilerinin “ortalama günlük kazancı”nı 2011 için 76 TL olarak, özel sektör sigortalı işçilerinin günlük kazancını ise 41 TL olarak gösteriyor. Bu, kamuda ortalama işçi ücretinin 1.825 TL’ye yakın olduğunu gösteriyor. Özel sektörde, işverenlerin eksik beyanı olduğu için ortalama aylığın 984 TL değil, 1500 TL dolayında olduğunu tahmin ediyoruz.  Göreli yüksek ücretli kamu işçilerinin, toplam kayıtlı işçilerin 10’da biri olduğunu, geçerken hatırlatmak gerekli.

Maliye verilerine göre, sayıları 2,1 milyonu bulan memurlarda asgari maaş

1.448 TL ve ortalama maaş da 1.709 TL . En düşük memur maaşı ile asgari ücret arasında 100’e 45 gibi bir fark var. Böyle bir adaletsizlik olur mu?

Kaynak:Maliye, DPT ve SGK veri tabanı

Memur ve işçi ücretleri arasındaki fark, emekli maaşlarına da yansıyor. SGK’dan emekli maaşı alan 5,6 milyon işçi sigortalısının ortalama maaşı 823 TL. Buna karşılık 1,8 milyon memur emeklisinin ortalama maaşı 1.170 TL. Yani arada 100’e 70 gibi bir fark var. En düşük işçi emeklisi maaşı ile en düşük memur emeklisinin aylıkları arasında da 135 TL fark var.

Bu kadar fark nereden mi kaynaklanıyor? Tabi ki ödenen primden. Kamuda, kayıt dışılık, usulsüzlük diye bir şey olamayacağına göre, memurun sigorta primi SGK’ya hiçbir kuruşu eksik gösterilmeden yatırılıyor. Buna karşılık özel sektörde, özellikle küçük ve orta işletmelerde çalışanlar hep asgari ücretten gösterilir ve hem vergileri hem SGK primleri asgari ücretten devlete ödenir. Böylece, ortada güya kayıt dışılık yoktur ama eksik beyandan dolayı prim ve vergi kaçakçılığı vardır ve alabildiğine yaygındır. Bir örnek verelim. SGK’nın Mayıs 2011 verilerine göre işverenlerin SGK’ya bildirdikleri kamu işçisi günlüğü 76 TL iken özelinki 41 TL’dir. Yani 100’e 53…Kamu ile özel kesim ücretleri arasında bu kadar fark olabilir mi? Olmaz elbette, ama özel işyerleri eksik beyanda bulundukları için bu durum ortaya çıkmakta, işçiler de emekli olduklarında eksik ödenmiş primler yüzünden daha düşük emekli maaşına talim etmektedirler.

Sosyal vasfını AKP iktidarları ile iyice yitiren devletin yaşlı ve özürlülere verdiği aylık da insaf ölçülerinin çok altında. Sayıları 818 bin dolayındaki 65 yaş üstü muhtaçlara verilen aylık 104 TL’den ibarettir. Sakatların aylığı da ortalama 312 TL.

***

Öğrencilere Yurtkur tarafından verilen kredi,yani “borç para” ise ayda 240 TL!…Sayıları 2 milyona yaklaşan örgün üniversite öğrencisine verilen bu borç paranın, öğrencinin barınma ihtiyacına bile yetmeyeceği bilinmez mi? Bilinir ama , amaç zaten öğrenciye sosyal destek değil, bir “mış gibi” yapıp zevahiri kurtarmaktır…

Written by Mustafa Sönmez